Saytın Ən varlısı ol : Malena - 5 manat
close
Sayta Daxil Olun!
Mövzu: Problemimiz burcler
BLACKWHITEEAGLE [Off] (29.03.2012 / 21:20)
oxuyun xahiw eliyirem, yazmaga axot yoxdu copy eledim, turkcedi
Sözlükte kale, kule, hisar mânâlarına
gelen “burç” kelimesi, astronomi
dilinde, güneş sisteminde yer alan on iki
takım yıldızının her birisine verilen
addan ibârettir. Çoğulu burûctur. Buruc, aynı zamanda Kur’ân’ın 85.
sûresinin de adıdır. Bu sûre,
gökyüzünün burçlarına yeminle
başladığı için Burûc Sûresi adını almıştır.
İfâde ilk âyette geçer. Mânâsı şöyledir:
“Yemin olsun burçlarla dolu gökyüzüne.”1 Dînimizde burçların yeri, astronomi
ilminin konusunu teşkil edecek
derecede vardır. Astronomi ilmi bu
konuda derinleşebilir. Araştırmalarını
ilerletebilir ve bu yıldızlarla ilgili bir çok
bilinmeyeni ortaya çıkarabilir. Teleskop ve sâir uzay inceleme araçlarından
istifade edebilir. Bu yollar açıktır.
Nitekim, NASA’nın ve sâir uzay
merkezlerinin yaptığı iş bundan
ibârettir. Netice olarak, konu genel
itibarıyla pozitif bilimlerin, özel olarak da astronomi ilminin konusu oldukça
İslâmiyet’e ters düşmez. Fakat konuyla astroloji denilen, gök
bilgilerini fal alanına çekerek kullanan
fal-bilim (!) de ilgileniyor. Her ne kadar
insanoğlu astrolojiye, yani yıldız falıyla
ilgilenen bu özel alana bilim süsü
vermeye çalışsa da, bunun pozitif bilimlerden uzak, yıldız ve galaksi
hareketlerine dayalı olarak yapılan
muhtelif kişilik ve karakter
yorumlamalarından ibâret bir dal
olduğu açıktır. Bu yorum dalı (bilgi dalı
veya bilim dalı değil), yıldızların, galaksilerin, takım yıldızlarının veya
gezegenlerin hareketleriyle insan
kişiliği, insan karakteri ve insan
davranışları arasında ilişki kuruyor,
insanın doğumunun veya önemli
olayların meydana geliş tarihine göre insanları gruplara ayırıyor. İnsanların
karakter yapılarını doğum tarihlerine
göre çözmeye çalışıyor. Bu yorum
dalına eskiler yıldız falcılığı mânâsında
“müneccimlik” diyorlardı. Böyle ispattan, delilden ve burhandan,
yani pozitiflikten uzak yorumlamaları
İslâmiyet’in onaylamasını “beklemek
bile” doğru değildir. Yapılan yorumlar
sadece yapanları bağlar. Yorumun
yanlışlığının sorumlusu kişinin kendisidir. Nitekim kişinin karakter
yapısını doğrudan Allah’a vermek gibi
bir Tevhid inancı dururken; bu yapıyı
Allah’ın elinden alıp yıldızların bir takım
hareketleriyle ilişkilendirilecek biçimde
doğum tarihlerine vermek, Tevhid inancıyla da, pozitif gerçeklerle de
bağdaşmaz. Tevhid inancına göre kişiyi karakteriyle
birlikte yaratan Allah’tır. Kişinin, sahip
olduğu karakteri çerçevesinde terbiye
edicisi de Allah’tır. Allah kullarını
doğrudan terbiye ettiği gibi, din
göndererek kullarının irâdesine kapı açmak sûretiyle de terbiye eder. İnsan
davranışlarını sahip oldukları
karakterler içinde eğiterek dizginleyen
müessese dindir. Neticede kul, karakteri
nasıl olursa olsun, terbiye edilmeye
hazır bir potansiyel hüviyetindedir. Oysa yıldız falcılığında doğum tarihine
göre kişiye sabitlenen karakter, eğitilir
olmaktan uzaktır. Kişiye doğum tarihine
göre bir karakter biçeceksiniz ve onu bu
biçilmiş karaktere göre
yargılayacaksınız, ona buna göre davranacaksınız. Meselâ, eğer müneccim
(yıldız falcısı) hesabına göre kişiye çok
alıngan olduğu söylenmişse, artık kişiye
alıngan nazarıyla bakılacak, artık ona bu
yaklaşımla davranılacaktır. Alıngan
olmasının sebepleri araştırılmayacak. Kişi eğitime alınmayacak. Alıngan
değilse bile, bu ithamla kişinin kendisini
alıngan bilmesi gibi bir ucube ortaya
çıkacaktır. Oysa alınganlık belirli
ölçülerde herkeste vardır. Eğer birisinde
fazla miktarda alınganlık varsa da, bu, doğum tarihiyle ilgili bir olay olmadığı
gibi, olumlu yaklaşımlarla ve eğitimle
kişinin bu yanını düzeltmesi zor
değildir. Oysa yıldız falcılığı anlayışında
bu çabaya yer yoktur. Kaldı ki, kişinin karakterini doğum
tarihine göre tespit etmenin pozitif bir
değeri de yoktur. Konu pozitif bilimle
ispatlanmış değildir. Binlerce yıldır
insanoğlu boş yere yıldız falcılığıyla
uğraşıyor. Konu hâlâ burhana, delile ve ispata muhtaçtır. Konu hâlâ zanna
dayalı yorumlamalardan ibârettir. Risâle-i Nûr Kur’ân’a bağlı olarak ayı,
güneşi, yıldızları, gök cisimlerini ve
semâvâtı bolca tefekkür sâhâsına
çekiyor; ama hiçbir zaman astroloji
malzemelerini kullanarak ve burçlara
dayanarak gelecekle ilgili veya gaybî yorumlara yer vermiyor. Hiç şüphesiz,
bu mânâda burçlarla ilgili yorumlara
inanılmasını da onaylamıyor. On
Dördüncü Lem’a’da değinilen burçlar,
İlm-i Nücumun teşbîhâtı arasında yer
alan burçlardan başka bir şey değildir.2 Netice olarak, eskiden “ilm-i nücum”
olarak bilinen astronomi, bir ilimdir.
Kur’ân’dan destek alır. Fakat, astronomi
bilgilerini burçlara dayalı bir takım
gaybî haberler üretmekte ve gelecek
hesapları yapmakta kullanmanın, yani “astroloji” olarak bilinen falcılığın gercekle alakasi yok
oxuyun xahiw eliyirem, yazmaga axot yoxdu copy eledim, turkcedi
Sözlükte kale, kule, hisar mânâlarına
gelen “burç” kelimesi, astronomi
dilinde, güneş sisteminde yer alan on iki
takım yıldızının her birisine verilen
addan ibârettir. Çoğulu burûctur. Buruc, aynı zamanda Kur’ân’ın 85.
sûresinin de adıdır. Bu sûre,
gökyüzünün burçlarına yeminle
başladığı için Burûc Sûresi adını almıştır.
İfâde ilk âyette geçer. Mânâsı şöyledir:
“Yemin olsun burçlarla dolu gökyüzüne.”1 Dînimizde burçların yeri, astronomi
ilminin konusunu teşkil edecek
derecede vardır. Astronomi ilmi bu
konuda derinleşebilir. Araştırmalarını
ilerletebilir ve bu yıldızlarla ilgili bir çok
bilinmeyeni ortaya çıkarabilir. Teleskop ve sâir uzay inceleme araçlarından
istifade edebilir. Bu yollar açıktır.
Nitekim, NASA’nın ve sâir uzay
merkezlerinin yaptığı iş bundan
ibârettir. Netice olarak, konu genel
itibarıyla pozitif bilimlerin, özel olarak da astronomi ilminin konusu oldukça
İslâmiyet’e ters düşmez. Fakat konuyla astroloji denilen, gök
bilgilerini fal alanına çekerek kullanan
fal-bilim (!) de ilgileniyor. Her ne kadar
insanoğlu astrolojiye, yani yıldız falıyla
ilgilenen bu özel alana bilim süsü
vermeye çalışsa da, bunun pozitif bilimlerden uzak, yıldız ve galaksi
hareketlerine dayalı olarak yapılan
muhtelif kişilik ve karakter
yorumlamalarından ibâret bir dal
olduğu açıktır. Bu yorum dalı (bilgi dalı
veya bilim dalı değil), yıldızların, galaksilerin, takım yıldızlarının veya
gezegenlerin hareketleriyle insan
kişiliği, insan karakteri ve insan
davranışları arasında ilişki kuruyor,
insanın doğumunun veya önemli
olayların meydana geliş tarihine göre insanları gruplara ayırıyor. İnsanların
karakter yapılarını doğum tarihlerine
göre çözmeye çalışıyor. Bu yorum
dalına eskiler yıldız falcılığı mânâsında
“müneccimlik” diyorlardı. Böyle ispattan, delilden ve burhandan,
yani pozitiflikten uzak yorumlamaları
İslâmiyet’in onaylamasını “beklemek
bile” doğru değildir. Yapılan yorumlar
sadece yapanları bağlar. Yorumun
yanlışlığının sorumlusu kişinin kendisidir. Nitekim kişinin karakter
yapısını doğrudan Allah’a vermek gibi
bir Tevhid inancı dururken; bu yapıyı
Allah’ın elinden alıp yıldızların bir takım
hareketleriyle ilişkilendirilecek biçimde
doğum tarihlerine vermek, Tevhid inancıyla da, pozitif gerçeklerle de
bağdaşmaz. Tevhid inancına göre kişiyi karakteriyle
birlikte yaratan Allah’tır. Kişinin, sahip
olduğu karakteri çerçevesinde terbiye
edicisi de Allah’tır. Allah kullarını
doğrudan terbiye ettiği gibi, din
göndererek kullarının irâdesine kapı açmak sûretiyle de terbiye eder. İnsan
davranışlarını sahip oldukları
karakterler içinde eğiterek dizginleyen
müessese dindir. Neticede kul, karakteri
nasıl olursa olsun, terbiye edilmeye
hazır bir potansiyel hüviyetindedir. Oysa yıldız falcılığında doğum tarihine
göre kişiye sabitlenen karakter, eğitilir
olmaktan uzaktır. Kişiye doğum tarihine
göre bir karakter biçeceksiniz ve onu bu
biçilmiş karaktere göre
yargılayacaksınız, ona buna göre davranacaksınız. Meselâ, eğer müneccim
(yıldız falcısı) hesabına göre kişiye çok
alıngan olduğu söylenmişse, artık kişiye
alıngan nazarıyla bakılacak, artık ona bu
yaklaşımla davranılacaktır. Alıngan
olmasının sebepleri araştırılmayacak. Kişi eğitime alınmayacak. Alıngan
değilse bile, bu ithamla kişinin kendisini
alıngan bilmesi gibi bir ucube ortaya
çıkacaktır. Oysa alınganlık belirli
ölçülerde herkeste vardır. Eğer birisinde
fazla miktarda alınganlık varsa da, bu, doğum tarihiyle ilgili bir olay olmadığı
gibi, olumlu yaklaşımlarla ve eğitimle
kişinin bu yanını düzeltmesi zor
değildir. Oysa yıldız falcılığı anlayışında
bu çabaya yer yoktur. Kaldı ki, kişinin karakterini doğum
tarihine göre tespit etmenin pozitif bir
değeri de yoktur. Konu pozitif bilimle
ispatlanmış değildir. Binlerce yıldır
insanoğlu boş yere yıldız falcılığıyla
uğraşıyor. Konu hâlâ burhana, delile ve ispata muhtaçtır. Konu hâlâ zanna
dayalı yorumlamalardan ibârettir. Risâle-i Nûr Kur’ân’a bağlı olarak ayı,
güneşi, yıldızları, gök cisimlerini ve
semâvâtı bolca tefekkür sâhâsına
çekiyor; ama hiçbir zaman astroloji
malzemelerini kullanarak ve burçlara
dayanarak gelecekle ilgili veya gaybî yorumlara yer vermiyor. Hiç şüphesiz,
bu mânâda burçlarla ilgili yorumlara
inanılmasını da onaylamıyor. On
Dördüncü Lem’a’da değinilen burçlar,
İlm-i Nücumun teşbîhâtı arasında yer
alan burçlardan başka bir şey değildir.2 Netice olarak, eskiden “ilm-i nücum”
olarak bilinen astronomi, bir ilimdir.
Kur’ân’dan destek alır. Fakat, astronomi
bilgilerini burçlara dayalı bir takım
gaybî haberler üretmekte ve gelecek
hesapları yapmakta kullanmanın, yani “astroloji” olarak bilinen falcılığın gercekle alakasi yok
Onlayn Tanışlıq: 3967 / 1386