Sonrakı
Fatih Murat Arsal Fan
Onun baktığını fark eden adam,
gülümseyerek ona döndü.
“Yemeğini beğenmediysen,
Kuşadası’nda bir şeyler
atıştırabiliriz” dedi nazikçe.
“Yok, yemek güzel... Sadece... aç
değilim.” Bakışlarını
kaçırdı. Yanında oturan Sinan Bey
ona havadan sudan bir iki şey
söyleyince dikkatini ona çevirdi.
Yeşil giysili kızı ve karısıyla
tanıştırdı uzaktan. Yeşilli kızın pek
samimi baktığı söylenemezdi.
Vildan kıskanıldığını hissetti. Bir
çok genç kızın bu adam için
bayılacağı belliydi. Turgut’a bu
kadar sinir olmasa, o da bu kadar
kendisine karşı rahat olmasa...
gözünün ucuyla yeniden Turgut’a
baktı... hoş bir adamdı doğrusu.
Turgut ayağa kalkınca başını onun
uzun görüntüsüne çevirdi.
“Kalkalım mı?” diye soruyordu
belalısı.
“Nereye?”
“Kuşadası’na gidip biraz dolaşalım.”
Vildan sesini çıkarmadı. Peçetesini
bırakıp ayağa kalktı.
Adam başıyla herkese selam
verirken, Aydan da gülen gözlerle
kendisine “Görüşürüz!” dedi.
Vildan da ona sıcak bir şekilde
gülümsedi. Bu kadın çevresine
sıcaklık yayıyordu.
Bahçe yolundan kızın kırmızı
arabasına giderken Vildan
biraz adamı iğnelemeyi tercih etti.
“Arabamın anahtarı da hâlâ
sende... Her şeyime sahip olmaya
niyetlisin anlaşılan?”
Adam gülerek onun kolunu hafifçe
tuttu ve önlerindeki iki
basamağı inmesine yardım etti.
Ama sonra elini çekmeyince genç
kızın kolu yanmaya başladı.
Allahtan arabaya fazla mesafe
kalmamıştı.
“Sana daha büyük araba alacağım.
Daha güvenli... Cip
mesela!”
“Ben arabamı seviyorum.”
“Arabanın yerinde olmak isterdim.
Beni ne zaman
seveceksin?” Sesi şakacıydı ama
Vildan gülmedi. Kolunu hafifçe
çekiştirip adamın elinden kurtuldu.
“Böyle bir ihtimal yok! Beni tehdit
ettiğin zaman bu şansını
yok ettin.”
Adam arabaya varmadan önce
dönüp onu durdurdu. Kolunu
yine tutmuştu. Bu sefer biraz daha
sıkıydı. “Hiç mi yok?” Gülen
gözleri yine biraz kısılmıştı.
“Bak... Turgut... ya da Ataman!
İsmin her neyse! Seninle niye
evlendiğimiz belli...
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
