ettiler.
Adam üzgünce başını salladı.
“Affedersin... özür dilerim.
Ama çok inatçısın. Bak, elini
tuttum diye dünya yıkılmadı. Niye
inat ediyorsun?”
“Sanki her şey normalmiş gibi
bunu bana nasıl
sorabiliyorsun? Sana yakın olmanın
hoşuma mı gittiğini
sanıyorsun?”
“Sanmıyorum ama...” Gülümsedi
yine. Kızın itirazları veya
öfkesi onu hiç etkilemiyor gibiydi.
“En azından ben
hoşlanıyorum...” dedi ona. “Beni en
küçük zevklerden bile mahrum
etmeye çalışman, biraz strese
girmeme sebep oluyor.”
“Hiç umurumda değil... Duvar gibi
adamsın. Yine de
bildiğini yapıyorsun!”
Turgut onun elini biraz daha
kavradı. Genç kızın minik eli de
istemsizce onunkini tutmak
zorunda kalmıştı. Artık canı
acımıyordu.
“Önce sana mayo alalım...” diye
mırıldandı Turgut. Onun
dediklerini duymamış gibiydi.
“Yarın sabah biraz yüzeriz. Öğlen
otobüsle bir tur var. Onlar
gezerken biz de plajda
güneşleniriz...”
Adamın yanında yürürken ona
başını kaldırdı Vildan. “Niye?
Sen tura gitmeyecek misin?” Tüm
gün onunla plajda yalnız
kalmaya katlanamazdı. Onun varlığı
huzurunu kaçırıyordu.
“Sanmam.”
“Neden? Bence gitmelisin.
Gitmezsen eğer, çalışanların
onlarla gelmeyi önemsemediğini
sanacaklar.”
Adam başını fazla çevirmeden,
gözünün ucuyla ona baktı.
“Öyle mi?”
“Evet. Öyle değil mi?”
“Aslında onların rahatı için
gitmiyorum. Patron aralarında
olmazsa daha rahat etmezler mi?”
Genç adamın bu konudaki ince
düşüncesi Vildan’ı utandırdı.
Kendisi ise onunla yalnız kalmamak
için bencilce davranıyordu.
“Sen de git... hoşlarına
gidecektir...” dedi. Ne düşündüğü
belli
olmasın diye etrafına baktı.
Adam cevap vermedi. Onu bir
mağazaya soktu. Bir kenarda
inanılmaz sayıda kaliteli
markalardan oluşan mayo bölümü
vardı.
Vildan onu bırakıp keyifle aralarına
daldı. Kendisine zaten yeni
mayo almayı düşünüyordu. Çölde
su bulmuş bir yolcu gibi mutlu
oldu. Ne kadar da çok mayo ve
bikini vardı böyle? Aralarında
gezinip kendisine uygun bir model
ararken, Turgut önünü
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
