kalkması? Okula mı
gidiyoruz... bırak uyuyayım!”
Adam yatağa, yanına uzandı ama
kıza dokunmadı. Sadece
gülen bir suratla uykulu yüzüne
bakıyordu. Vildan başını yastıktan
hafifçe kaldırırken, gözlerini
araladı.
“Ne?” dedi kabaca. “Bu saatte
burada ne işin var? Niye erken
kalkıyorum?”
“Hadi, güneş yükselmeden
yüzmeye gidelim... Sonra gelip
kahvaltı ederiz. Bugün geziye de
çıkacağız...”
Vildan adama sırtını dönüp yine
homurdandı. “Sen git... Ben
uyuyacağım. Zaten gece doğru
düzgün uyuyamadım.” Ayağıyla
çarşafını düzeltmeye çalıştı bir an
ama sonra vazgeçti. Çarşafın bir
kısmı adamın ağır bedeni altında
kalmıştı çünkü. “Yatağımdan da
kalk!” diye huysuzca söylendi.
Turgut gülerek ona arkadan sarıldı.
Bir elini karnına atarken
yüzünü açıkta kalan boynunun
çukuruna gömdü hafifçe.
“Sabahları
ters mi oluyormuş yoksa benim
güzel sözlüm?” diye dalga geçti.
Kız uflayarak yüzünü yastığına
daha fazla bastırdı. Bu
adamın inatçılığını taktir ediyordu
doğrusu. “Benim istediğim
herhangi şeyi yapmak hoşuna
gitmiyor, değil mi?” diye uykulu
bir
sesle sordu. “Sana uyuyacağım
diyorum. Beni rahat bırakır
mısın?”
Karnındaki adamın elini çekiştirdi
ama o ele müdahale etmek için
itfaiyeyi çağırmak lazımdı. Üstelik
adam onu biraz daha çekince,
sırtında ve kalçalarında onun diri
bedenini ve sıcaklığını tamamıyla
hissetti. İri eli çekemeyince
mücadeleden vazgeçti. “Tamam.
Böyle
dur... ama bana karışma. Bırak
uyuyayım ne olur!” diye yalvardı.
“Bütün gün çok çirkin olacağım!”
“Kalk hadi... Sabahları da güzel
olduğunu çoktan fark ettim.
O yüzden numara yapma!”
“Sen bir canavarsın!”
Adam onu birden tutup sırt üstü
döndürdü. Kızın yumulu
gözleri hafif bir şaşkınlıkla aralandı.
Turgut ellerini başının iki
yanında yakalamıştı. Bir bacağı
kızın üzerindeydi ama o bile çok
ağırdı. Yüzü yüzüne çok
yakınlaşmıştı. Gülen dudaklar
şeytani bir
şekilde kıvrıldı.
“Eğer hemen kalkmazsan...” Gri
gözleri çapkınca göğüslerine
kaydı. İnce pijama
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
