Sonrakı
Fatih Murat Arsal Fan
Yarım saat kadar yüzdüler. Su
soğuk değildi. Çarşaf gibi suda
yüzmek çok keyifliydi. Turgut ona
dokunmadan, hemen yanında
yüzüyordu. Biraz açılıp durgun
suda sırtüstü yattılar. Sonra Vildan
geriye yüzüp plaja geldi. Henüz
kıyı boştu. Şezlonga uzanıp açıkta
kalan Turgut’a baktı. Kendisi
yanında olmayınca adam biraz daha
açılmıştı. Gözleriyle onu
görebiliyordu ama denizin suyu da
çalkalanmaya başlamıştı. Çarşaf gibi
su, Kuşadası’nın her zamanki
dalgalı denizine dönüşüyordu.
Havlusunu alıp saçlarını kurularken,
yeniden denize baktı.
Adamı görmek artık imkânsızdı.
Deniz ile oyun olmayacağını
biliyordu ama onun için
endişelenmesi gereksizdi. Hem de
her gün
yüzdüğüne göre iyi bir yüzücü
olmalıydı. Ayrıca başına bir iş
gelmesi, kendisinin bu adamdan
kurtulması demekti. Bu iyi olurdu.
Yeniden hayatına devam edebilirdi.
Normal, sakin günlerine
dönebilirdi. Yattığı zaman rahat
uyuyabilirdi.
Sıkıntıyla, sabah güneşinden
korunmak için şezlongunun
şemsiyesini biraz daha kenara
çekti. Oturmadan önce denize
baktı.
Adamı görmek için gözlerini kıstı.
Elleri belinde onu arıyordu.
Neden sonra gördü onu. Hızlı ve
güçlü kulaçlarla kıyıya
yüzüyordu. Olimpik bir yüzücü gibi
hızlıydı. Kıyıya varması çok
kısa bir zamanını aldı. Yürüyerek
plaja çıktığında ise, Vildan’ın
öfkeli yüzüyle karşılaştı. Ne
olduğunu anlamadığı için
gülümseyerek kaşlarını kaldırdı.
“Hayırdır, yine kim sinirlendirdi
seni?”
Vildan dişlerinin arasında fısıldadı.
“Beni bu ara senden başkası
sinirlendiremiyor...
Neredeydin?” Turgut hayretle
kendisine bakınca ona havlusunu
fırlattı. “Beni korkuttun... O kadar
açılacak ne vardı? Su da
dalgalanmaya başladı...”
“Endişelendin mi yoksa?”
“Elbette... Bir daha yapma!”
Öfkeyle şezlonguna dönüp
oturdu. Saçlarını ve vücudunu
kurulayan adam, gülümseyerek
yanına oturdu.
“Özür dilerim... Ama ben
genellikle iki üç kilometre
yüzerim.
Alışkınım... Seni endişelendirmek
istemedim.”
“Merak
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
