Gelmek
istemiyorsan gelme! Sen bilirsin!”
“Dinlenmek istiyorum da!”
Adam kızın plaj çantasını aldı.
Sesini çıkarmadı. Otele
girdiklerinde, yavaş yavaş
müşteriler kahvaltıya iniyorlardı.
Bazılarının selam vermesinden
adamın personeli oldukları belli
oluyordu. Asansöre binip yukarı
katlara çıkarken, içeride
kendilerinden başka kimse yoktu.
Vildan sessizce önüne bakıyordu.
Kendi katlarına geldiklerinde, genç
adam onu odasına kadar
geçirdi. Kapıyı da açmasına yardım
etti ama içeriye girmedi.
Çantasını eline tutuşturup
tepesinden baktı.
“Kahvaltıya seni bekleyeyim mi?”
“Evet... Seninle gelirim. Hazır
olunca ara kapıyı çalarım.”
“Tamam.”
Vildan ondan ayrıldıktan sonra
kapıyı kapatıp duşa gitti.
Güzelce hazırlanması yarım saatini
almıştı. Gece aldıkları kumaş
şortu ile sarı bluzu giydi. Her ikisi
de ince ve güzel vücudunu
meydana çıkarmıştı. Saçları da pırıl
pırıl olmuş, beline kadar
iniyordu. İnce uzun bacakları
çarpık olmadığı için memnundu.
Hafif bir makyaj yapıp aynada
kendisini seyretti. Evet, güzel
olmuştu. Pek sayın Ataman Bey’in
sözlüsünün, çirkin bir kadın
olarak anılmasını istemezdi.
Herkesin gözü önünde olduğunu
biliyordu.
Hazırlanınca, ara kapıya yöneldi.
Hafifçe tıklattı. Biraz
bekledi. Adamdan hiçbir ses yoktu.
Yeniden kapıya tıkladı ama
yine cevap alamadı. Sonunda kolu
tutup kapıyı açtı. Yavaşça içeri
süzüldü.
İçeride kimse yoktu. Etrafına
bakındı. Evet, Turgut yoktu.
Önce hayret etti. Buluşalım diye
konuştuklarını hatırlıyordu ama...
unutmuş muydu?
Tam dönüp gidecekti ki adamın
güldüğünü duydu. Dikkat
edince sesinin balkondan geldiğini
fark etti. Yavaşça balkona
yürüdü. Kapısına yanaştığında,
Turgut’un elinde telefon, birisiyle
konuştuğunu fark etti. Sırtı
kendisine dönüktü. Açık denizi
seyrederek karşısındakine cevap
veriyordu.
“Tamam Nilay...” dedi adam.
“Yakında geliyorum.
Sabırsızlanma...” Her nasılsa kızın
geldiğini hissetmişti ve dönüp
Vildan’ın ifadesiz yüzüne baktı.
Karşısındaki ne
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
