kadife kutu, adama
bakakaldı. Nemli saçlarını
geriye taramış, geniş zeki alnı
meydana çıkmıştı. Esmer tenindeki
gri gözleri, aynı şu elindeki
pırlantalar gibi ışıldıyordu. O da
siyah
pantolon ve beyaz gömlek
giymişti. Erkeksi ama ince beli, dar
kalçaları, geniş kaslı göğsü ile
harika gözüküyordu. O kendisine
yaklaşınca, gözlerini, gömleğinin
açık yakasından gözüken seksi
tüylerden kaçırmaya çalıştı. Neden
hiç hoşlanmadığı bu adam
kendisinde bu kadar etki
yaratıyordu? Seksi olması işleri
daha da
zorlaştırıyordu.
Turgut da kendisine bakıyordu ama
kızı beğenip
beğenmediğini söylemedi. Şakacı
gözlerinden bir şey anlamak
mümkün değildi. Vildan aslında
bunu söylemesini beklemişti. Bu
elbiseyi beraber aldıklarına göre
en azından bir iltifat edebilirdi.
Gerdanlığı eline alıp havaya
kaldırdı.
“Bu... benim mi?”
Adam omuz silkti. “Beğendiysen
eğer. Selçuk’ta denk
geldim. Akşam için takarsın diye
düşündüm.”
Genç kız gerdanlığa bakarken, çok
güzel olduğunu düşündü.
Sonra aniden kutusuna koyup
kapağını kapattı ve masaya geri
bıraktı.
“Bunu alamam.”
“Neden?”
Vildan omuz silkti. “Alamam işte.
Senin niyetini biliyorum.
Bu giysiler, mücevherler... Bunlarla
beni etkileyebileceğini
sanıyorsun. Sana olan duygularımın
sevgiye döneceğini sanıyorsun.
Ama üzgünüm... Ben fakir bir
kenar mahalle kızı değildim zaten.
Değerli şeylerle beni
etkileyemezsin. Sevgimi paranla
satın
alamazsın. Evet... evlilik için beni
kandırdın ama hepsi bu... Seni
sevmemi bekleme! Seni asla
sevmeyeceğim.”
Turgut duruşunu biraz daha
dikleştirdi. Gülümsemesi
silinmemişti.
“Zaten sevgini istemediğimi
söylemiştim. Beni sevmeni
beklemiyorum. Sana hediyeyi de
bu yüzden almadım. Aldım çünkü
ben senden hoşlanıyorum.
Hoşlandığım kişilere de hediye
almayı
severim. Sen çok güzelsin ve bu
güzelliğine bu kolyenin
yakışacağını düşündüm. Hepsi
bu...”
“Yine de almayacağım!” diye inat
etti Vildan. Ayağını çocuk
gibi yere vurmuştu.
“Alacaksın...” sesi
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
