Sonrakı
Fatih Murat Arsal Fan
“Sen... sen delirmişsin!” dedi
şaşkınca. Siniri de tepesine
çıkmıştı. “Bana... bunu... nasıl teklif
edebilirsin? Sen beni ne
sanıyorsun?”
“İlk kez sevişmeyeceğine göre...
neden bu kadar kızdığını
anlayamadım? Belki de benim
bilmediğim birden fazla erkek
vardır
ama ben bunu da kabul ediyorum.
Bir gece benimle birlikte ol ve
benden kurtul! Ayrıca benimle
sevişmekten hoşlanacağını garanti
edebilirim... Ben o tanıdığın toy
çocuklardan değilim...”
“Sen kendini beğenmişin tekisin!
Senden nefret ediyorum.
Ölürüm de isteyerek koynuna
girmem. Ayrıca kaç erkekle
yattığım
seni ilgilendirmez... ” Hırsla geri
adım attı. Sırtı ağaca dayandı.
Sinirden titremeye başlamıştı.
Gözleri yanıyordu. “Ben şimdi
odama gidiyorum. Yarın sabah da
erkenden eve gideceğim...
Mümkünse yüzünü artık çok az
görmek istiyorum! Madem
evlenmek için ısrar ediyorsun...
evleneceğim... Ama senden
tiksiniyorum... Sen başıma gelen
en kötü şeysin!”
Turgut onun öfkesi karşısında
güldü. Kolundan tutmaya
çalıştı. “Peki, tamam. Şaka
yapmıştım. En azından bir kısmı
öyleydi. Kızma hemen...”
“Şaka maka anlamam... Ben zevk
için her önüne gelenle
yatan bir kız değilim... Sen... sen
pis bir canavarsın... Bana böyle
bir şeyi nasıl teklif edebilirsin?
Bana tırnağının ucuyla bile
dokunmana izin vermem artık!”
Döndü, koşarak otele gitti.
Asansörü bile beklemeden
koşarak merdivenlerden çıktı.
Öfkesinden çantasını unuttuğunu
ancak kapının önüne gelince
hatırladı. Oda anahtarı da çantasının
içindeydi. Sinirle kapısına bir
tekme attı. Alnını kapıya dayayıp
öfkesini dindirmeye çalıştı. Bu
adamdan nefret ediyordu. Nasıl
olmuştu da ona bulaşmıştı? Ne
yapacaktı onunla? Hayatından
çıkmayacağı o kadar barizdi ki...
Dönüp çantasını almayı düşündü.
Burada ömür boyu
bekleyemezdi. Nefesini
toparlamaya çalışırken asansörün
kapısı
açıldı. Gözünün ucuyla baktı. Evet,
gelen oydu. Turgut, elinde
kızın çantası, yanına yanaştı.
Gözleri ciddiydi bu
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
