Vildan, bu
yüzüğün güzelliği karşısında hayran
kalmıştı. “Çok da sade değil
ama...?” diye yanındaki uzun
adama
mırıldandı. “Hani sade bir model
alacaktık?”
“Bu yeterince sade ... “ diye
mırıldandı adam. “Daha azı
ailene hakaret olur. Madem elmas
istemiyorsun...? Sen istiyorsan
fazla özel olmadığını
düşünebilirsin...”
Vildan kadınca bir duyguyla elini
havaya kaldırıp incecik
parmağındaki yüzüğüne baktı. Pırıl
pırıldı. Narin elinde çok göz
alıcı duruyordu. Sonra dönüp ona
da gösterdi. Gözleri parlıyordu.
Ona olan kırgınlığını, öfkesini
unutmuştu. Adamın bir defada bu
kadar harika bir yüzük bulmuş
olmasından dolayı hayret içindeydi,
mutluydu. “Sen de beğendiysen
eğer...?” dedi parlayan gözlerle.
Gözlerini gözlerine dikti. Sonra
çocuksu mutluluğu söndü...
Adamın gri gözlerinde hiçbir ışık
yoktu!
Buz grisi gözler, yüzüğün
üzerindeydi. Yutkundu... Bu
bakışları tanımıyordu... Bu bakışlara
sahip bu yakışıklı adamı
tanımıyordu... Ve... bu donuk
bakışlardan hiç hoşlanmamıştı.
“Biraz bol değil mi?” diye sordu
adam kontrollü, sakin bir
sesle.
“Hemen daraltırız efendim...” diye
atladı kuyumcu. Siz
oturup bir çay içinceye kadar biz
hemen yaparız...” Beğeniyle kızın
elindeki yüzüğü süzdü. “Çok
yakıştı. Tamamen el yapımı, harika
bir yüzüktür. Sertifikalıdır.
Pırlantaları asla düşmez,
garantilidir...”
“Beğendin mi?” diye sordu ona
Turgut. Bakışları Vildan’ın
gözlerine döndü. Vildan ise ondaki
değişikliğe alışmaya
çalışıyordu. Bu yüzden gözleri
huzursuzdu. Gri gözlerin içine
baktı
ama doğrusu hiçbir şey
yakalayamadı.
“Evet...” dedi çocukça. “Bunu
beğendim!”
“Peki, o halde... Alıyoruz! Bana da
eşini verirseniz...” dedi
kuyumcuya.
Genç adam aynı yüzüğün, taşsız,
erkekler için tasarlanmış
olan modelini, kuyumcunun
elinden aldı. Kendi parmağına takıp
kontrol ederken, Vildan nedense
erotik bir hazla ürperdi. Bu iki
metal parçasıyla, artık karı koca
olmanın son aşamasına
gelmişlerdi. Bu yüzüğü taktığı
andan itibaren,
Cox gozeldi.ellerine saglig
deyesen beyenilmir
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
