gezinen
elleri ve dudakları hatırlıyor,
hatırladıkça içinde bir kıpırtı
başlıyordu. Özellikle adamın kaslı
vücuduna nasıl dolandığını ve ağır
bedenini kendisine nasıl
çekiştirdiğini hatırlamak bile
istemiyordu.
Tülay da kıkırdadı. Hafif öne eğilip
kimsenin duyamayacağı
bir şekilde sordu.
“Elledi mi seni? Yani oranı buranı
okşadı mı?”
“Şişşt! Ne biçim konuşuyorsun?
Ayıp!” Vildan’ın gözleri
çakmak çakmak olmuştu. Ters ters
arkadaşına baktı ama Tülay
oralı bile olmadı. Yeniden
kıkırdadı. Çok keyiflendiği belliydi.
“Oh, bu iyi işte! Okşamış demek!?
Nereni elledi? Göğsünü
mü, kalçalarını mı? Hoşuna gitti
mi? Sen de onu okşadın mı?”
“Vallahi sen yoldan çıkmışsın. Sana
ne kızım?” Kızgınlıkla
karışık bir şaşkınlıkla arkadaşına
bakıyordu. “Ben sana nişanlınla
yaptıklarını soruyor muyum? Sizin
aranızda bir şey! Sus artık.”
“Peki, tamam. Sustum. Ama senin
yerinde başkası olsa
ballandırarak anlatırdı. Kaç gündür
sizden bahsediyorlar. Sınıfın
yarısı adama hasta! Senin yerinde
olsam fazla buralara getirmem.
Ben bile onu görünce nişanlımı
unutuyorum. Benimki zaten onun
yarı boyunda... Turgut dağ gibi...
Sen de bir kıza göre fazla
uzunsun! Tam senin boyuna uygun!
Çok seksi doğrusu...”
Vildan istemeden güldü. “Bir de
onu çıplak göreceksin...”
Sonra sustu, utanıp kıpkırmızı
kesildi. Ne diyordu böyle?
Ağzından
ne kaçırmıştı?
Tülay şok içinde gözlerini açtı.
“Çıplak mı? Sen onu çıplak
mı gördün? Seks mi yaptınız
yoksa? Aman Allahım!”
Vildan hemen toparlamaya çalıştı.
Ağzından kaçırdığı iyi
olmamıştı ama... biraz yalanla
durumu düzeltebilirdi belki. Yoksa
arkadaşını yüzüne nasıl bakardı?
“Yok ya! Yok öyle bir şey..! Şeyde
gördüm... Plajda... Hani
beraber denize girdiğimiz için öyle
dedim... Tamamen çıplak
değil... Mayoyla çıplak demek
istedim... Gerçekten de çok atletik.
Nefes almadan kaç kilometre
yüzüp geldi. Seks falan yapmadık
yani...! Evlenince...”
Tülay kuşkuluydu. Arkadaşının
telaşı onu iyice şüpheye
düşürmüştü.

»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
