mı
göreceksin?” dedi birden. Bakışları
adamın yüzüne bakarken, merakını
gizlemeye çalışıyordu. Turgut
yan gözle kendisine baktı.
“Bunu da nereden çıkardın?”
“O gün telefonda kadına Salı
akşamı geleceğim, konuşuruz
dedin ya!”
Genç adam hatırlamış gibi hafifçe
başını salladı. “Acelesi
yok...” diye mırıldandı. “Yarın
görüşsek de olur.”
“Beni merak etme!” dedi Vildan
ince bir iğnelemeyle.
“İstanbul’a varınca, beni bırakıp
gidebilirsin. Hasret gidermenizi
engellemek istemem.”
Genç adam dudağını hafifçe kıvırdı.
Gülümsüyor muydu,
umursamaz mı davranıyordu, belli
değildi. Parmak uçlarıyla alnına
dökülen saçlarını geriye attı. İlişkisi
hakkında konuşmayı fazla
sevmediği belliydi.
“Onunla aramızdaki ilişki, aşk
ilişkisi değil... Herkes ne
istediğini biliyor. Sorun çıkacağını
sanmam...”
“Evlendiğimizde... seni başkasına
kaptırdığını bile bile
üzülmeyecek mi?”
Adam hafifçe gülümsedi. Yan gözle
kıza baktı. “Sen bana
tamamen sahip olmadığına göre...
o da tamamen kaptırmış olmuyor
sanırım.”
“Ne demek istedin?” Sesi
sıkıntılıydı.
“Beni istemediğini... onunla
ilişkime devam edebileceğimi
söylememiş miydin?”
“Söyledim ama...” Şimdi kararsızdı.
Kalbindeki sızlamanın
sebebini anlayamıyordu.
“Ama ne? Yine gizli kalmasını
söyleyeceksen eğer... o
konuda anlaşmıştık zaten!”
Vildan cevap vermedi. Gözlerini
dışarıya çevirdi. Adamın
kendisinden önceki ilişkilerini
düşündü. Kaç tane kadının
kollarında sabahlamış olabileceğini
düşündükçe, içini sevmediği
bir sıkıntı kaplıyordu. O sinir kara
kafası, kim bilir kaç kadının
göğsünde uyuyup kalmıştı. Elbette
tüm bunlar normaldi. Yine de...
içinde minicik bir kıskançlık baş
göstermeye başlamıştı.
Evlendikten sonra da onu başka
kadınlarla paylaşmak zorunda
kalacaktı. Hele bu... hiç hoşuna
gitmiyordu.
Uzun bir süre sessiz kaldı. Kıskanç
bir kadın değildi. En
azından şu ana kadar çıktığı
erkekleri kıskanmamıştı. Üstelik bu
adama karşı sevgi de
beslemiyordu. Ona çok
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
