üzme
meraklısı değilim...”
Garsonlar yaklaşınca sustu. Masaya
değişik bir iki meze
getirip, çatal bıçak servisini de
düzgünce yaptıktan sonra gittiler.
Masaya gelen ayran sürahisini eline
alan adam bir bardağa biraz
koyup yudumladı. Sessiz ve durgun
hali, yüzüne yansımıştı.
“Ayran güzelmiş...” diye
mırıldandı. Konuyu kapatmaya
niyetli görünüyordu. “İstersen kola
falan da içebilirsin?” diye
ilgileniyormuş gibi sordu.
“Ayran alayım...” dedi Vildan. O da
konuyu kapatmak
istiyordu. Konuştukça her ikisi de
daha da batıyordu. “Ayranı
severim... ama senin uykunu
getirmesin? Araba süreceksin?”
Genç adam gülümsedi. “Doğrusu,
iyi bir uykuya hasretim.
Fazla uyuyamıyorum. Seninle
tanıştıktan sonra da iyice uyuyamaz
oldum.”
İki bardağa ayran koyan genç
adam, işi bitince, iki bardağa
da su koydu. Vildan da uzanıp
salataya limon, nar ekşisi ve
zeytinyağı döküp hafifçe karıştırdı.
Bir hareket hissedince başını
çevirdi. Sac tava içindeki
kavurmaları geliyordu. Sebzeli
kavurmanın kendi sıvısı içindeki
etleri hâlâ fokurduyordu. Onu
dikkatlice masaya bırakan garson,
başka bir arzuları olup
olmadığını sordu. Bir başkası da
taze ekmekleri masaya koyuyordu.
Teşekkür eden Turgut, bir şey
istemediklerini söyledi.
Kavurma hakikaten çok güzeldi.
Nazik kuzu eti çok güzel
pişmişti. Sebzeler de kıvamını
vermişti. Vildan sac tavaya ekmek
banarak yerken nazikçe gülümsedi.
“Gerçekten de çok güzelmiş...
Teşekkür ederim. Acıkmışım
meğerse...”
“İştahının yerinde olmasına
sevindim. Böyle rahat olman da
hoşuma gidiyor. Tanıdığım bir çok
kadın böyle basit yerlerde
yemek yemektense, lüks
lokantaları tercih ederlerdi.”
Vildan omuz silkti. “Ben
öğrenciyim, unuttun mu? Her
yerde
yiyebilirim. Ama sen trilyoner bir
playboysun... Senin gibi bir
adamın yere oturup tost yemesi
daha da ilginç. Hiç değilse
evleneceğim adamın züppelik
takıntısı olmadığını biliyorum.
Senin
bu takıntısız halini...
beğeniyorum...”
“Demek, bende hoşlandığın
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
