doğru uzanıp
yanaklarından öptü.
“Ne kadar da güzelsin...” dedi
samimi bir hayretle. “Aydan
demişti ama... ne bileyim...
İnanmak zor gelmişti. Gerçekten
de...
az bile söylemiş! Çok güzelsin!
Hain oğlum bize senden çok az
bahsetti.”
Vildan da kadına gülümsedi. Gözü
bir an için nişanlısına
kaydı. Demek adam kendisinden
bahsetmeyi sevmiyordu? Seven
bir adam olsaydı, sevdiğinin
güzelliğini daha da abartırdı.
Turgut’un sevgisini yeniden
sorgulaması mı gerekiyordu acaba?
Belki de sevdiği söylemi, sırf
kendisiyle evlenmesi için kullandığı
abartılı bir numaraydı?
“Teşekkürler...” dedi kadına
gözleri parlayarak. Oğluyla
sonra hesaplaşırdı. Ama annesi de
gerçekten çok hoştu doğrusu.
“Siz de çok güzelsiniz. Kızınızın
güzelliğini kimden aldığı belli!”
Yaşlı kadın o kadar mutluydu ki,
her halinden belli oluyordu.
Yanında duran küçük esmer kız
çocuğu da gözlerini açmış,
hayranlıkla Vildan’a bakıyordu.
Vildan başını eğip ona baktı.
İçtenlikle gülümsedi çocuğa.
“Merhaba... Sen de Nilay
olmalısın!” dedi.
Küçük kız başını salladı. Gülen
gözlerle elini uzattı. Onun
elini tutan Vildan eğilip
yanaklarından öptü.
“Çok tatlıymışsın! Dayın sana niye
bu kadar düşkün, belli
oluyor!”
Küçük kız gülümsemesini daha da
arttırdı. Sonra utangaç bir
tavırla gidip dayısının bacaklarına
sarıldı. Adam iri eliyle onun
saçlarını okşarken, yeğenini
gerçekten ne kadar sevdiği belli
oluyordu.
Makbule Hanım gelinin koluna
girerek onu içeriye soktu.
İçeride iki kişi daha vardı. Yaşları
elli civarındaydı.
“Bunlar yardımcılarımız, Melek ile
eşi Talip... Yıllardır
bizimleler. Artık ailemizin bir
parçası oldular. Melek harika
yemekler yapar. Bugün de sana
nefis şeyler hazırladı. Ama
görüyorum ki, yemekle pek aran
yok!”
Karı kocanın elini sıkan Vildan,
ince bedeni süzülünce biraz
utandı. Başını salladı hafifçe.
“Aslında iyi yerim ama fazla kilo
alamıyorum. Bir de okul olduğu
için düzensiz bir beslenme
yaptığımı inkâr edemem.”
“Biraz kilo sana
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
