iyi gelir.
İnceciksin. Hadi gel,
yorulmuşsundur, şuraya oturalım.”
Eliyle zarifçe büyük bir koltuğu
işaret etti. “Aydan üçüncü sınıfı
okuduğunu söyledi. Avukat mı
olacaksın?”
“Evet... İnşallah!”
“Yaşın da çok küçük! Daha kendin
çocukken bu huysuz
oğlanı nasıl idare edeceksin?”
Kızın yanına oturup hayranlıkla
yüzüne baktı. Vildan o gözlerdeki
saf beğeniyi görünce,
utanmaktan kendisini alamadı.
Gözleri süzüldü, başını hafifçe eğip
bir an için utancını gizlemeye
çalıştı.
“Yirmi bir yaşındayım. Çocuk
sayılmam. Turgut da pek
şikayetçi değil...!” Bakışlarını
adama çevirdi. “Öyle değil mi?”
Turgut rahat bir tavırla ayakta
duruyordu. Elleri cebinde,
ikisini süzüyordu. Gülen gözleri ile
başını salladı. “Gördüğüm her
yerinin yeterince kadınsı olduğunu
söyleyebilirim..” dedi alayla.
Üç kadın birden hayret ve biraz da
azarlamayla ona baktı.
Vildan kıpkırmızı kesilmişti.
“Turgut!” diye ağzından adamın adı
fırladı.
“Sen sordun!” dedi adam yine
alayla.
Makbule Hanım, ters bakışlarını
oğlundan ayırıp, gelininin
elini tuttu. “Terbiyesiz işte!
Utanma kızım, biz de artık zamanın
değiştiğini biliyoruz. Rahat ol!
Ailen nasıl?”
Adamdan bakışlarını kaçıran Vildan,
kadına baktı. Yaşlı
kadın büyük ihtimalle seks
yaptıklarını anlamış olmalıydı.
Aydan
için de durum aynıydı her halde?
Utanmıştı ama yapacak bir şey
yoktu. Kızarmasının geçmesini
diledi.
“İyiler... Sizlere selamlarını
yolladılar.”
“Sağ olsunlar... Odana gidip biraz
dinlenmek ister misin,
yoksa yemeğe geçelim mi?”
“Dinlenecek bir şey yok!
Yorulmadım zaten. Ama ellerimi
ve
yüzümü bir yıkasaydım iyi olurdu.”
“Tamam...” Çekinerek bir an
duraladı. Gözleri bir oğluna, bir
de güzel kıza kaydı. “Sana ayrı oda
açmıştık ama... Bilmiyorum...
Yani... Belki siz...?”
Vildan onun sözünü kesti sakince.
Ah, bu adamdan ne kadar
da nefret ediyordu. Hem kendisini
hem de annesini zor durumda
bırakmıştı. “...Biz ayrı odalarda
kalıyoruz!” dedi duru bir sesle.
“Eşyalarımı da iki
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
