babası gibiydi. Gri
gözlerinde gülümseme yoktu.
Yaşlı adam ise gelinini süzüyordu
açıkça.
“Fena değil oğlum...” dedi yorgun
bir sesle. “Sonunda... seni
seven... bir kadın bulmuşsun...!”
Bu söz üzerine ikisi de şaşırdı.
Turgut yavaşça Vildan’a
sarıldı. Kızı biraz kendisine çekti.
“Evet baba. Sana harika bir gelin
getirdim...” dedi.
Yaşlı adam başını salladı hafifçe.
“Görüyorum... Çok güzel...
Neredeyse annen kadar güzel...!”
Hafifçe de gülümsemişti.
Makbule Hanım kocasının elini sıktı
sevgiyle... Bunca yıl sonra
bile adamı sevdiği o kadar belliydi
ki... Vildan içinde bir sızı
hissetti.
Bir erkeği bu kadar yıl sevmek
mümkün müydü?
“Baba... Biz yine geliriz. Seni
yormayalım şimdi!” diye
mırıldandı Turgut.
“Evet... Yine gelin. Bu çocuk
hakkında.. daha fazla şey
bilmek istiyorum..” Nefesi biraz
kesilmişti. Delici bakışları bir an
yumuşayıp, gözleri hafif kapandı.
Sonra yeniden canlandı. “Gidin
hadi... Beni merak etmeyin...”
Odadan çıktıklarında, genç kız
gözünün ucuyla nişanlısına
baktı. Annesi birkaç dakika sonra
geleceğini söyleyerek kocasının
yanında kalmıştı. İkisi koridorda
yalnızdı. Yavaşça yürürken adama
fısıldadı.
“Gördün mü? Kimse bir şey
anlamadı... Herkes seni
sevdiğimi sanıyor...”
Turgut başını salladı. Şimdilik her
şey yolundaydı. “Teşekkür
ederim!” dedi o da üzgünce.
Aklının babasında olduğu belliydi.
“Gerçekte kaç yaşında?” diye
sordu merak ederek.
“Babam gerçekte yetmiş bir
yaşında! Onu da yanlış
biliyorsun!” dedi adam hafif bir
alayla. “Ben asla seksenlerinde
demedim. Bir yanlış anlama olmuş.
Annemden on beş yaş büyük.
Görür görmez birbirlerine âşık
olup evlenmişler. Aralarındaki yaş
farkını önemsememişler.”
“Birbirlerini hâlâ sevdikleri belli...”
“Evet... annem onun için deli olur.
Babama bir şey olsa ne
yapar bilmem...”
Genç kız farkında olmadan elini
onun koluna koydu.
“Üzülme hadi... Belki de baban
ileride daha iyi olur...” Yaptığını
fark edince hemen elini geri çekti.
“Hastalığının
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
