ihtiyacı vardı.
Saçlarını saldı. Beline kadar gelen
saçları pırıl pırıldı. Çok da hafif bir
makyaj yaptı. Artık hazırdı. Her
halde artık Ataman Bey’e yakışır
bir eş olmuştu?
Aşağıya indi. Oturma odasından bir
sürü ses geliyordu.
Anlaşılan herkes uyanmış ve
aşağıya inmişti. Oraya gitmeden
önce,
koridor tarafında duraladı. Sonra
içinden gelen bir sesle,
kayınpederi olacak olan adamın
kaldığı odaya gitti. Kapının önüne
gelince bir an kararsız kaldı.
İçeride bir hemşire, adamın
elektronik
aletlerini kontrol ediyordu.
Yaşlı adam başını çevirdi ve onu
gördü. Saçları taranmıştı.
Sakal tıraşı bile olmuştu. Elini
kaldırdı hafifçe...
“Gel kızım...” dedi yorgun bir
sesle.
Vildan usulca içeriye girdi.
Hemşireye nazik bir gülümseme
ile baktıktan sonra, adamın
yatağının yanına gitti. Yaşlı adam
ona
yatağın karşısındaki sandalyeyi
gösterdi.
“Oturmaz mısın..?” Sesi soluktu.
Vildan oturdu. Buraya niye
geldiğini tam bilmiyordu ama
galiba gündüz gözüyle yaşlı adamı
bir daha görmek istemişti.
“Nasılsınız?” diye kibarca sordu.
Daha adamın adını bile
bilmiyordu.
“İyi... Şimdilik...”
“Benim yapabileceğim bir şey var
mı?”
Adam başını salladı yavaşça iki
yana. Gözleri kızın üzerinden
hiç ayrılmamıştı. Hemşire odadan
çıkınca, fısıldadı.
“Ne kadar zamandır...
tanışıyorsunuz?”
“Turgut’la mı? Çok olmadı... İki
hafta kadar...”
“Sana... çok düşkün. Bunu nasıl
başardın?”
Vildan gülümsedi. “Ben bir şey
yapmadım. O çok... farklı
biri! İstediği bir şey olunca... elde
edinceye kadar vazgeçmiyor.”
“İnatçıdır... Çok zor biridir...”
“Bilmez miyim...” dedi adama
sevimli bir şekilde. “Ama baş
edebilirim sanırım.”
“Onu seviyorsun..!” dedi adam
yavaşça. Vildan kızardı.
Gözlerini yaşlı adamın gözlerinden
kaçırmak istedi ama yapamadı.
“Buna çok seviniyorum...” diye
devam etti adam. “Onu seviyor
olman... harika bir şey! Onu hiç bu
kadar yumuşak... mutlu
görmemiştim. Senden bahsederken
gözleri parlıyor. Aslında biz
sürekli... tartışırız. O
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
