yapalım?
Biraz yüzüp dinlenmek mi istersin,
yoksa şehir merkezine inip alış
veriş mi yapalım? Sen ne istersen
onu yapalım...”
“Aslında... Turgut beni öğleden
sonra kendisinin
gezdireceğini söylemişti ama...”
“Tamam o zaman. Alışverişe yarın
gideriz... Bugün biraz
yüzüp güneşlenelim. Sana bronz
ten çok yakışır!”
“Ama ben... mayomu getirmeyi
düşünemedim...”
“Bir şey olmaz. Bedenlerimiz aynı
sayılır. Sana
benimkilerden birisini veririm.
Zaten çıplak girsen de fark etmez.
Plaj bizim özel plajımız. Dışarıdan
giriş yok...”
Kahvaltıdan sonra genç kız Aydan
ile plaja indi. Gerçekten
de plaj çok güzeldi. Kum yerine
mercimek büyüklüğünde küçük
kaya parçalarından oluşuyordu ama
temizdi ve deniz de çok mavi
gözüküyordu. Ağaçların arasında
kalan gizli bir koy gibiydi. Gece
bu kadarını fark edememişti.
Kumların üzerindeki birkaç şezlong
sahiplerini bekliyordu.
İki kadın keyifle denize daldılar. Su
biraz serindi ama hemen vücut
alışıyordu. Hafif de bir akıntı vardı.
Bir süre yüzdükten sonra,
gölgede güneşlendiler. Aydan’ın
kırmızı mayosu Vildan’a
uymuştu. Göğüs kısmı biraz büyük
gelmişti ama arkasındaki ipi
sıkınca sorun olmamıştı.
Öğlen olduğunda eve döndüler.
Güneş tepeye çıkıp yakıcı
olmaya başlamıştı. İkisi de
kızarmak istemiyordu. Ayrıca
Vildan,
Turgut gelmeden hazırlanıp biraz
güzelleşmek istiyordu. Şimdi
onun aile çevresindeydi ve ona
yakın insanlara çirkin
görünmemeliydi.
Odasına çıkarken, geç kaldığını
anladı. Aşağıda Turgut’un
arabasını görmemişti ama belki de
garaja çekmişti. Belki de başka
araçla gelmişti. Onunla odasının
kapısında burun buruna gelince
şaşırmıştı doğrusu. Adam da
odadan çıkarken kızı görünce
durakladı.
“Merhaba...” dedi Turgut ciddi bir
yüzle...
“Gelmiş miydin? Arabanı
göremedim...” Onun bu ciddi
yüzünü sevmiyordu.
“Araba yandaki garajda... Yüzdünüz
mü?”
“Evet... Su çok güzeldi...”
“Biraz konuşalım mı?” Sesi
yumuşaktı. Vildan başıyla
onayladı. Ne konuşacaklardı ki?
“Odamda
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
