görünmemi
istemezsin, değil mi?”
Adamın uğradığı şok, onu mutlu
etmişti. Ardından başını
çevirip kalabalıklaşan trafiği
izlemeye ve İstanbul’un her an
değişen yüzünü seyretmeye
koyuldu. Bir süre sonra genç adam
onu
denizi gören bir lokantaya götürdü.
Çok büyük ve lükstü. Kıyıda,
denize sıfır kurulmuş masalardan
birisine oturdular. Belli ki
önceden yer ayırmıştı. Masanın
üzerinde tek bir gül, zarif ince bir
vazonun içindeydi. Pahalı tabaklar
ve çatallar yerleştirilmişti.
Garsonun tavrından, daha önceden
pek çok kere Turgut’u görmüş
olduğunu ve tanıdığını anladı.
Garsonun çektiği sandalyeye
yerleşirken gözleri harika boğaz
manzarasındaydı. Başgarson
gidince başını adama çevirdi.
“Ne kadar harika!” dedi içtenlikle.
“Çok güzel...”
“Evet. Boğazın en güzel
yerlerinden birisidir. Beğendiğine
sevindim.”
“Beğendim... Burasının havası
İzmir’den farklı! Sen sık gelir
misin?”
“Bazen... Genelde geceleri...”
Garsonun su doldurduğu
bardağına uzandı.
Merakla sordu. “Sevgililerinle mi?”
Adam huzursuzca bardağındaki
sudan bir yudum aldı.
“Genelde iş yemekleri...” diye
mırıldandı.
“Ama sevgililerinle de geldin?”
“Arada sırada...”
Gözlerini kısarak adamın gri donuk
gözlerine baktı. O
gözlerdeki sevimliliği artık sık
görmüyordu. Kendisine bakarken
oluşan parlaklık iyice kaybolmuştu.
Bunu kendisi yapmıştı
biliyordu. “Çok sevgilin oldu mu?”
diye sordu yavaşça. İçindeki
kıskanç kadına söz geçiremiyordu.
Turgut kısılı gözleri güldü birden.
Dudakları alayla kıvrıldı.
“Merak etmediğin şeyleri niye
soruyorsun? Kavga konusu
mu çıkarmaya çalışıyorsun?”
“Sandığının aksine kavgacı birisi
değilimdir!” dedi Vildan
hafif bir öfkeyle.
“Niye soruyorsun o zaman?”
“Soruyorum işte!” Çocuksu, inatçı
ve kararlıydı. Güzel siyah
gözlerinin önüne gelen uzun
saçlarını sinirle geri attı. “Çok
olmalı... Kıskandığımdan değil...
Meraktan soruyorum.
Tecrübelisin..!”
Adamın gülüşü yüzüne iyice
yayıldı.
“O gece zevk aldığın için mi
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
