böyle
düşünüyorsun?”
Vildan kızardı. “Evet... o da var.
Gülme! Utanıyorum...”
Genç adam gülen yüzünü denize
çevirdi. Her zamanki gibi bu konu
hakkında konuşmayacağı belliydi.
Vildan onun ilişkileri hakkında
konuşmayı sevmediğini biliyordu
artık. “Evlenince ne yapacaksın?
Evliyken artık onları buraya
getiremezsin, değil mi? Tanınmış
bir
adamsın. Artık kaçamaklarını daha
gizli yapmak zorunda
kalacaksın!”
İçinden onun kendisini rahatlatacak
şeyler söylemesini
umuyordu. En azından artık başka
kadınlarla olmayacağını
söyleyebilirdi. Evliliklerine sadık
kalacağını söyleyerek kendisini
rahatlatabilirdi. Bu evlilik her ne
kadar zoraki de olsa, onun
kendisinden başka kadınlarla düşüp
kalkmayacağını umuyordu.
Genç adam koltuğuna yaslanıp
sessizce kızı süzdü. Sonra
omuz silkti. “İstanbul büyük...”
dedi hafif bir gülümsemeyle.
Vildan içine çok önceden yerleşen
sıkıntıyı yeniden hissetti.
Kendisini rahatlatacak bir şey
söylememişti. Onun evlendikten
sonra da başka kadınlarla birlikte
olacağını biliyordu. Üstelik bu
izni ona kendisi vermişti. Bu
durum canını sıkıyordu. Bir şey
söyleyemeyecek kadar asi olan
gururu, başka kadınlarla birlikte
olmasını istemediğini söylemesini
engelliyordu.
Genç adam kıza balık tavsiye etti.
Balıkları gelmeden önce de
avukatına telefon açtı ve ona
evlilik için ne gerektiğini sordu.
Birkaç dakika sonra avukat onu
aradı. Onu dikkatle dinleyen adam
başını salladı.
“Tamam, ben onları ayarlarım. Sen
da Cuma günü için nikâh
ayarla... Elbette benim için...
Evleniyorum... Nikâh bizim evin
bahçesinde olabilir. Babam da
katılabilir böylece. Yarın sabah
seninle görüşürüz...”
Telefonu kapatıp kıza baktı. Bu
arada garson da balıkları ve
çeşitli mezeleri getirmişti. Balığın
yanına sadece su isteyen kız
soran gözlerle nişanlısına baktı.
Garsonlar gittikten sonra, onunla
baş başa kalan adam kısaca
açıkladı.
“Fotoğraf çektirmemiz lazımmış.
Altı tane... Benim var.
Senin de şimdi
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
