İnce
kemikli çıplak omuzları hoş bir
biçimde açıktaydı.
“Evet... Bu güzel...” dedi sonunda.
“Ben de beğendim.
Saçlarımı da bir kuaföre yaptırınca,
güzel olacak. Fermuarını açar
mısın?”
Sırtını adama döndü. Onun
fermuarı beline kadar
indirmesinin ardından giysi yine
tutunacak bir yer bulamadı ve
aşağıya düştü. Sırtında ve ince
belinde gezinen gözleri
hissedebiliyordu. Vücudunu çevirip
başını adama kaldırdı.
Göğüsleri artık ona değecek kadar
yakındı.
“Sutyenimi alabilir miyim?”
Genç adam sıkılı dişlerle bir
kenarda duran iç çamaşırını kıza
uzattı. Yanan gözleri, dimdik duran
beyaz göğüslerin iç çamaşırı ile
örtülmesini izledi. Kaşları
çatılmıştı. Sonra uzanıp kızın
gömleğini
ve eteğini verdi.
“Ayakkabı da almamız lazım...”
dedi Vildan. “Beyaz
ayakkabı ve ona uygun süper ince
çorap...”
“Alalım...” diye mırıldandı adam.
“Burada hepsi vardır.”
Bakışlarını kızdan ayırıp yerde
temiz halı üzerinde duran kıyafeti
aldı. Odadan çıkıp kapıyı yavaşça
ardından kapadı. Giyinmeyi
tamamlayan Vildan dudak altından
gülümsedi...
Alışverişleri bittiğinde, hava
kararmaya başlamıştı. Arabaya
bindiklerinde Turgut ona sordu.
“Eve mi gidelim, dışarıda mı
yiyelim? Sonra bir sinemaya falan
gideriz.”
“Eve gidelim. İlk geceden dışarıda
olmak doğru olmaz. Ayıp
olur. Hem babana ve annene
haberi vermemiz lazım. Ben de
birazdan bizimkileri arayayım.
Babam eve gelmiş olur. İkisine
birden söylemiş olurum. Babam
değil de, annem biraz bozulacak.”
“Öyle mi?”
“Evet... Düğün olmadan
evlenmemizi anlamayacaktır. Tek
çocuğuyum. Belki... biraz da
şüphelenebilir...”
“Neden?”
“Seviştiğimizden tabii! Bu yüzden
hemen evlendiğimizi
düşünecektir.” Araba hareket
edince etrafını seyretmeye başladı.
Sonra kendi kendine omuz silkti.
“Neyse... Yapacak bir şey yok!
Gerekirse gelince gerçeği
söylerim. Zaten hamile kalırsam
gizleyemem, hemen anlayacaktır.”
Eve vardıklarında, küçük Nilay
karşıladı onları. Koşarak
gelmişti. Arabadan inen
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
