Sonrakı
Fatih Murat Arsal Fan
Bir süre sonra bir
hareket hissedince gözlerini açtı.
Salih ile Aydan da el ele
tutuşmuşlar, plaja doğru
yürüyorlardı. Onların arkasından bir
süre
seyreden Vildan, ısındığı için iyice
yumuşamıştı. Adama biraz daha
sokuldu. Burada onun güçlü
kollarında uyuyabilirdi.
Birkaç dakika sonra Nilay’ı ve
Metin Bey’i yatırmak üzere
Makbule Hanım da ayağa kalktı.
Turgut’un kollarında hafif
doğrulan kız, onlara iyi geceler
diledi. Şimdi koca bahçede yalnız
kalmışlardı. Ama yakınlıkları uzun
sürmedi. Tek eliyle çayını zar
zor içen Turgut, çayı bitince
hemen kolunu çekip kalktı.
Bardağını
ilerideki masaya bıraktı ve dönüp
Vildan’a baktı.
“Sen de yat istersen?” dedi ona.
“Az önce az kalsın
uyuyacaktın... Bugün yoruldun.”
Sesi müşfikti ama sevgi
titreşimleri yoktu.
“Uyumak istemiyorum henüz... “
diye mırıldandı Vildan.
“Beni ısıttığın için teşekkür
ederim.”
Kendisine yeni çay koyan adam bu
sefer kızın yanına değil,
sağındaki tek kişilik koltuğa
oturmuştu. Çayını karıştırırken
gözleri
plajı saran karanlıktaydı. Hafif
rüzgâr, kalın saçlarının alnına
dökülen kısmını sallayıp
duruyordu. Bakışlarından ne
düşündüğü
anlaşılmıyordu.
Şimdi tek başına kalan Vildan,
konuşacak bir şey olmadığı
için, gözlerini yere dikerek bir
süre sessiz oturdu. Yeniden
üşümeye başladığı için kollarını
kavuşturmuştu.
“İstanbul’u gezemeyeceğim yine,
değil mi?” diye üzgünce
sordu bir süre sonra. Turgut
kendisine bakınca, devam etti.
“Yarın
annemler geliyor. Öbür gün
nikâhımız var. Cumartesi baban
ameliyat olacak. Pazar da dönmem
lazım. Beni gezdirmen mümkün
olmayacak...”
“Sanırım...” diye mırıldandı adam.
“Ama buraya yerleşince... çok
zamanım olacak nasılsa...
değil mi? O zaman lütfedip beni
gezdirirsin?”
Turgut hafifçe kaşlarını kaldırdı.
“Yerleşince mi?”
“Okul bitince... yanına
taşınmayacak mıyım?”
Adam kısılı gözlerle bakıyordu.
Sonra omuz silkti. “Sen
‘Belki’ demiştin...?”
“Ayrı mı yaşayacağız?”
Genç adam
Hekaye yazinda
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
