çayını bitirip bardağını
yanındaki sehpaya bıraktı.
Nişanlısına baktı hafif gülümseyen
gözlerle. “Bilmiyorum... Sen
nasıl istersen öyle olacak
demiştim. Tamamen özgürsün.
Evlenme
tarihini öne alarak kendimizi
bağlamış olduk. Kaçınılmaz olacak
artık benimle evlenmek
zorundasın. Verdiğin iyi niyetli
sözünden
caymak istemediğin için bu fikrine
saygı da duyuyorum. Sen
hakikaten harika bir kızsın. Ama
bir süre sonra... eğer hamile
değilsen...” Bir an durdu. “... ve de
babamın ameliyatı umduğumuz
gibi olmazsa...” Gülümsemesi can
acıtıcıydı.”...bu evlilik oyununa
istersen bir son verebilirsin!”
Vildan hafifçe doğruldu.
“Anlamadım? Boşanacak mıyız?”
Genç adamın gülümsemesi şimdi
daha alaycı olmuştu.
“Hemen sevinme o kadar! Belki
dedim... Olur da babam
ölürse eğer, seni evliliğe zorlama
sebeplerimizden birisi ortadan
kalkmış oluyor. Ameliyatın riskli
olduğunu biliyorum. Ölmesi
durumunda bir şansın oluyor...”
Vildan irileşmiş gözlerle şaşkınca
adama baktı. Sonra
şaşkınlığı sinire dönüştü. Gözleri
alevlendi birden!
“Ama ben ölmesini istemiyorum
ki...” dedi öfkeyle. “Beni bu
kadar bencil mi sanıyorsun?”
“Hayır, öyle olmadığını biliyorum.
Ama bu da bir ihtimal
değil mi?” Sesi ifadesizdi.
Vildan adamın gri gözlerinin içine
bakıp onu anlamaya
çalıştı. Onu anlamak artık daha
zordu. “Ama ben sana daha evvel
bunu sordum? Baban ölürse
vazgeçecek misin diye sordum!
Sen de
bana ‘Hayır’ dedin? Beni kendin
için istediğini söyledin?” diye
isyan etti acıyla.
Genç adam başını salladı. “Doğru!
Evlilik sebeplerimizden
birisi de buydu.”
“Demek beni artık istemiyorsun?”
Buna niye bu kadar
üzülmüştü? Yüreğinin içinde bir
sızı, çenesine kadar yükselip,
dişlerini sıkmasına sebep olmuştu.
Genç adam biraz kaşlarını çattı.
“Artık şartlar değişti!” diye
mırıldandı.
“Öyle mi? Ne değişti? Bana
tecavüz edip hevesini almanın
dışında... ne değişti?” Sinirli
gözleri ateş gibiydi. Neredeyse
oturduğu yerden fırlayacaktı.
Turgut’un kısılı
Hekaye yazinda
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
