yok muydu?”
“Hayır!” dedi Makbule Hanım.
“Yoktu... Ataman sır
küpüdür... On gündür tanıştığınızı
söylemiştin?”
“Evet... Ben öyle... Ama o beni üç
yıldır tanıyormuş ve
sanırım yeterince beklediğine
karar vermiş. Sonra yakışıklı
oğlunuz... bu son on günde kalbimi
çalmak için her türlü çılgınlığı
yaptı... Ben istemesem bile!”
Makbule Hanım güldü. “Gerçekten
mi?”
“Evet... Ona çok direndim ama
görüyorsunuz işte..! Halim
meydanda! Yani ben de onun ne
kadar inatçı olduğunu iyi
bilirim...”
“Ama sonu iyi olmuş...? Ona aşık
olman için on gün
yetmiş...”
Vildan da gülümsedi. “Evet...
Sonunda başardı...” Uzun
kirpikleri titredi. Hafif bir sesle
ekledi. “Beni kendisine âşık etti...”
Turgut huzursuzca kıpırdadı. O da
sesinde hafif bir alayla
mırıldandı. “Evet ama benim âşık
olmam için on saniye yetmişti...”
Daha çok kendisiyle alay ediyor
gibiydi. Bunu sadece Vildan
hissetti. Genç adam kızı biraz daha
kendisine çekti. Sevgiyle
sarılan bir âşık gibiydi şimdi.
Gözleri kızın gözlerinde devam
etti.
“Ama eğer ilk kez bugün
görseydim... Asla bu kadar
beklemezdim.
Çünkü şimdi eskisinden çok daha
güzelsin.”
Vildan’ın nefesi kesildi. Onun
gözlerinin derinliklerinde
kaybolacağını hissetti.
Dudaklarındaki gülümseme
hafifledi. Bu
adamdan nefret ediyordu. Ondan
gerçekten nefret ediyordu. Neden
başına bu gelmişti? Neden böyle
bir adam hayatına girmişti? Kendi
başına huzurlu bir hayatı varken,
şimdi her saniye kalbi ağrıyordu.
Bu ağrı canını acıtıyordu. Bu acıdan
da nefret ediyordu. Onunla
mücadele edemeyecek kadar
ondan hoşlanıyor olmaktan da
nefret
ediyordu.
Akşam yemeği çok güzel geçti.
Kalabalıkta sohbet etmek ve
birlikte yemek yemek gerçekten
eğlenceliydi. Vildan, Metin Bey’in
de yüzünün güldüğünü, daha iyi
göründüğünü fark etti. Salih ve
Aydan’ın da mutlu oldukları
gözüküyordu. Üstelik bir de ev
bulmuşlardı. Hiç hoşuna gitmese de
farkında olmadan kocaman bir
aileye sahip olmuştu. Babasının bile
bu kadar mutlu olduğu
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
