bir
zamanı hatırlamıyordu. Turgut’a
bakan gözlerinde, oğlunu bulmuş
bir adamın ifadesi vardı. Turgut ise
olduğundan daha konuşkandı.
Babası ile çok iyi anlaşması, artık
Vildan’ın hoşuna gidiyordu.
Onun bu nezaketi için, gerçekten
minnet duydu. Ailesinin onu
sevmesi, kendisinde anlamadığı bir
gurur oluşturuyordu. Şu anda
onun için her şeyi yapabileceğini
hissetti. Zaten evlenmeye ilk
karar vermesindeki etken, onun
babasına olan yakınlığı değil
miydi?
Bir an durup düşündü. Turgut da
ailesine iyi davrandığı için
onu rahat bırakmayı kabul etmemiş
miydi? O yapışkan tavrını
bırakıp, o sıkıcı mesafeli tavrına bu
yüzden bürünmemiş miydi?
Hayatı karma karışık olmuştu. Ne
yapacağını artık hiç bilmiyordu.
En iyisi her şeyi akışına bırakmaktı.
Turgut kendisini sevdiğini
hiçbir zaman doğrudan
söylememişti. Ama söylemesini
bekleyecekti. Söylemesi
gerekiyordu. Kalbindeki sızının
azalması
için buna ihtiyacı vardı. Bu serseri
adamın yine ilk adımı atmasını
bekleyecekti. Fakat... ya hiçbir
zaman atmazsa...?
“Nikâh işi ne oldu?” diye sordu.
“Yarın öğleden sonra beşte
belediye başkanının kendisi
gelecek...” dedi Turgut sakince.
“Kendisi babamın iyi arkadaşıdır.
Bizzat kendisi kıyacak nikâhımızı...
Evraklar da tamam... Sorun
yok.”
“Küçük kızımın evlendiğine
inanamıyorum...” dedi Vildan’ın
annesi Nesrin Hanım. Gözleri hafif
dolmuştu. “Dini nikâh da
kıyacak mısınız?”
“Elbette...” Turgut başını sallamıştı.
“Resmi nikâhtan önce...”
Gece geç saatlere kadar yaptıkları
muhabbete, Metin Bey’in
de yorgunluk belirtisi göstermeden
katılması Turgut’u mutlu
ediyordu. Genç adam, babasının
ameliyattan önceki son saatlerini
iyi değerlendirmeye çalıştığının
farkındaydı. Belki de ameliyatın
olumlu sonuçlanmayacağını
düşünüp elinden geldiği kadar
ailesinden faydalanmaya
çalışıyordu. Yine de fazla
yorulmamalıydı.
“Baba... Seni odana götüreyim
mi?” diye sevgiyle sordu.
“Yarın yorucu bir gün olacak. Biraz
dinlen. Hastaneye yarın
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
