yavaşça aldı.
Umursamazca yatağın üzerine attı.
“Yırtmayacak mısın?” diye sordu
Turgut.
“Evet... Sonra...”
“Emin ol hepsi burada...”
“Eminim...”
“Benden istediğin başka bir şey
daha var mıydı?” Sevimli
yüzündeki mesafeli bakışları
Vildan’ın huzurunu kaçırıyordu.
“Sabah işe gidecek misin?” diye
sordu.
“Yarın evleniyorum...” dedi adam
alaycı bir gülüşle. “Böyle
özel bir günde çalışmayacağım
tabii ki. Ama halletmem gereken
bir
iki şey var. Hastaneye gitmem
lazım. Ameliyatı yapan doktor
benim arkadaşım. Onunla
konuşacaklarım var. Kahvaltıda
olamasam da öğlene doğru
gelirim.”
“Gecikme...! Ailemin bir şey
anlamasını istemiyorum.”
“Neyi?”
“Bana tavır yaptığını tabii... Sen
olmayınca
şüphelenmesinler!”
Adam kaşlarını hayretle kaldırdı.
“Ben sana tavır mı
yapıyorum?”
“Yapmıyor musun? Elinden gelse
benden en uzak mesafeye
çekileceksin!”
“Saçma... Öyle bir şey
yapmıyorum.”
“Yapıyorsun...” Çocuksu kızgınlığı
gözlerine yansımıştı.
“Beni artık beğenmiyor musun?”
Turgut duruşunu biraz dikleştirdi.
Vildan onun heybeti
karşısında, biraz ürktü. Öylesine
güçlü ve tehlikeli gözüküyordu
ki... ürkmemek elinde değildi.
Gülmediği zamanlar gerçekten
korkutucu oluyordu. İri gözlerle
onun durgun yüzünü süzdü.
Erkeksi yüz hatlarından bir şey
anlamak mümkün değildi.
“Niye böyle düşünüyorsun ki?”
dedi adam durgun bir sesle.
Vildan omuz silkti. “Düşünüyorum
işte! Belki de sevgilini
görünce... benim fazla çekici
olmadığımı fark ettin?”
Turgut biraz ona sokuldu. Gözleri
ilk kez bedenine kaydı.
Göğsünün oluğundan gözüken
beyaz kıvrımlara baktı.
“Ne kadar çekici olduğunu
görmemek için kör olmak
lazım...” dedi değişik bir tonda.
“Şansını fazla zorlamasan iyi
edersin... Seni yatağa atmamak için
kendimi zor tutuyorum!”
“Öyle... mi?” Neredeyse
kekeleyecekti. Bu sözlerin
kendisini
sevindirdiğini hissetti. Bu adam
yüzünden bütün duyguları karma
karışıktı. “Ama hiç öyle
görünmüyorsun?”
Turgut usulca belini kavradı. İnce
bedenini
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
