bir vücudun
var...”
Nesrin Hanım’ın kafası bulansa da
sesini çıkarmadı. Kızı
beyaz kıyafeti içinde bir içim su
olmuştu. Arkasındaki fermuarı da
çekince işlem tamamlandı. Geri
çekilip önlerindeki şahane yaratığa
baktılar. Vildan bir prenses gibi
olmuştu.
Makbule Hanım odaya girdiği
zaman elinde tuttuğu kutuyu
açtı.
“Bunu Turgut’un eşi için yıllar
önce almıştım. Tabii ki
kimseye takmak nasip olmadı.
Sonunda gerçekten hak eden bir
kız
bulduğuna göre, şimdi tam sırası...
Sana çok yakışacak..!”
Vildan hayretle kutunun içindeki
takılara bakıyordu. Kolyesi,
küpeleri ve künyesi ile harika bir
setti. Elmas ve yer yer
zümrütlerle işliydi. Vildan hayran
gözlerle sete baktı.
“Ama... bu çok değerli?” diye
itiraz etmek istedi.
“Senin kadar değil... Hadi takalım
şunları...”
Sonuç muhteşemdi. Vildan aynadan
son kez kendisine baktı.
Evet... zorba ama sevimli bir adam
için fazlasıyla güzel olmuştu.
Siyah saçları bukle bukle çıplak
omuzlarına dökülüyordu. Takılar
müthiş güzel durmuştu. Ama
Vildan Kuşadası’ndan aldığı boncuk
künyeyi çıkarmamıştı. O da
bileğinde kalacaktı.
Dini nikâh çok uzun sürmedi.
Başını ve omuzlarını beyaz bir
tülbentle örten Vildan, hocanın
dualarla kendisini Turgut’a eş
olarak vermesine izin verdi. Gözü
artık dinen kocası olan
adamdaydı. Turgut sakin
görünüyordu. Ama arada sırada
kendisine
kayan gözlerinde bir beğeni
yakalamıştı ve bu onu çok mutlu
etmişti. Vildan başına örttüğü örtü
ile bir başka güzel olmuştu.
Kocaman gözleri ve güzel beyaz
yüzü meydana çıkmıştı.
Dini nikâhtan sonra bahçeye
çıktılar. Genç kızın tanımadığı
kişiler de vardı. Bunlar büyük
ihtimalle çok yakın arkadaşlardı.
Yine de fazla kalabalık değildi.
Nikâh memurluğu yapacak olan
belediye başkanı da gelmişti.
Vildan başörtüsünü çıkardıktan
sonra,
bir an bile Turgut ile yalnız
kalamamıştı. Doğruca nikâh
masasına
götürülmüştü. Bir dakika sonra o
da yanına geldi. Şahitler de
masaya yanaşıyordu. Vildan’ın
şahidi Aydan olmuştu.
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
