Turgut’un ki
ise Salih... Turgut’un babası ise
gülümseyen gözlerle kendilerini
süzüyordu. Karısının elini tutmuştu.
Şık takım elbisesi ile tekerlekli
sandalyesinde oturuyordu. Bu
evliliğin ihtiyar adamı ne kadar
mutlu ettiği gözlerinden bile
belliydi.
Turgut Vildan’ın yanına otururken
bir an kendisine baktı.
Adamın üzerinde siyah, çok şık bir
takım elbise vardı. Heybetli
vücudu daha da meydana çıkmıştı.
“Çok güzel olmuşsun...” dedi
yavaşça. “Gördüğüm en güzel
gelinsin...”
Vildan çekinikçe gülümsedi.
“Teşekkürler...” Gözleri sevimli gri
gözlere takıldı. “Sen
de...” dedi kısık bir sesle. “...çok
yakışıklı olmuşsun!”
O yakışıklı adam birkaç dakika
sonra kendisine ait oldu.
Resmi nikâh da fazla uzun sürmedi.
İmzaları atmalarının ardından
kendisine uzatılan evlilik cüzdanını
aldı. Onu aldığı anda da dönüp
adamın ayağına bastı. Bu hareketi
beklemeyen Turgut hafif
şaşırmıştı. Herkesin gülüşmesi
üzerine Vildan açıkladı.
“Bu evlilikte benim sözüm
geçecek!” dedi hafif bir alayla.
“Buna alışsan iyi olur...”
“Gelini öpebilirsiniz...” diyen
başkanın sözü ile ikisi de ayağa
kalktı. Genç adam şaşkınlığını
üzerinden atmıştı. Tatlı bir
gülümseme ile kıza eğildi.
Dudaklarına küçük bir öpücük
kondurdu.
“Patron sensin...” dedi o da hafif
bir iğnelemeyle. “Ben bunu
çoktan kabul etmiştim...”
Bir sürü fotoğraf çekiminin
ardından akşam yemeğini hep
birlikte kalabalık dağılmadan
yediler. Turgut hiçbir masraftan
kaçınmamıştı. Yemek işini
profesyonel bir şirket üstlenmişti.
Organizasyon da onlara aitti. Her
şey dört dörtlüktü. Fakat her
güzel şey gibi sonuna gelindi.
Misafirleri yeni karı koca kapıda
uğurladı. Herkes birazdan Metin
Bey’in hastaneye götürüleceğini
biliyordu. Tebrikleri kabul ettiler
ve giden herkesin elini tek tek
sıktılar.
Sonunda hep beraber kalmışlardı.
Turgut babasının yanına gitti.
Karşısında dimdik durdu. Hafif
kışkırtıcı bir ses tonuyla sordu.
“Hazır mısın baba?”
Yaşlı adam gülümsemesine rağmen
kaşları
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
