hafifçe çatıldı.
“Hemen gitmek zorunda mıyız?
Biraz bekleseydik...
Gelinimle birkaç kelime
konuşsaydık... Biliyorsun...
Ameliyatın
sonu iyi olmayabilir?”
“Evet... Geç bile kaldık. Yapılacak
yeni tahliller var. Bu gece
uzun olacak.!”
Vildan ellerini yaşlı adamın geniş
omuzlarına koyarken
yanağından sevgiyle öptü.
“Ameliyat iyi olacak... Ben de
yanınızda olacağım... Haftaya
bugün de hep birlikte gülüyor
olacağız...”
“Haftaya gelecek misin?”
“Elbette... Cuma buradayım... Ama
her gün sizi arayacağım.
Merak etmeyin!”
“İyi o zaman! Hadi gidelim de şu
işi bitirelim...” Bakışlarında
iyileşmeye kararlı bir adamın
ifadesi vardı. Sesi bile daha
eforluydu. O halsiz adam gitmişti.
Kucağında oturan torunu Nilay’ı
sevgiyle sardı. Sanki son kez
sarılıyordu. Taze yanağını öperken
kokusunu da içine çekiyor gibiydi.
“Şimdi başka kimse gelmiyor...”
diye mırıldandı Turgut.
“Anne... sen de ancak gece geç
saatte babamın yanında kalabilirsin.
Şu an kimsenin yapacağı bir şey
yok. Bir sürü tahlil var. Ben gelir
seni alırım. Şimdilik dinlen.” Sesi
otoriterdi.
Turgut üzerine daha rahat bir
şeyler giyip babasını hastaneye
götürdüğünde, aradan yarım saat
geçmişti. Yanlarına kimseyi
almamıştı. Hiç kimsenin
ayakaltında dolaşmasını
istemiyordu.
Sadece eniştesi Salih ısrar edince
boyun eğmişti. Onlar gidince
Vildan da odasına çıkıp hızlıca bir
duş aldı. Üzerine günlük
kıyafetler giydi. Aşağıya indiğinde,
diğerleri çay içmeye başlamıştı
bile. Makbule Hanım’ın heyecanlı
olduğu her halinden belliydi.
Yanında oturan kızı Aydan onun
kibar elini tutmuştu. Vildan da
gidip kadının yanındaki boş koltuğa
oturdu ve diğer boş elini tuttu.
“Kendimi biraz suçlu hissediyorum
ama... üzülmeyin! İyi
olacak...” dedi yumuşakça. “Bundan
eminim. O güçlü bir adam...”
“Evet...” dedi kadın. “Ben de
eminim ama... yine de
korkuyorum işte!”
“Korkmayın... Hepimiz
yanınızdayız!”
“Üzgünüm... Evlendiğiniz gecenin
böyle stresli olmasını
istemezdim!”
Vildan
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
