etti dürüstçe. “Sana çok
çanak tuttum... Bakire olduğumu
söyleyecektim ama... seni üzmek
için söyleyemedim! Beni sürekli
kızdırıyorsun!”
“Biliyorum... Seni yakından
tanıdıktan sonra senden artık
uzak kalamıyordum...” Başını eğip
dudaklarını yeniden göğüs
uçlarında gezdirdi. Vildan
gülümsedi. Birisine ait olmak güzel
bir
şeydi. Göğsünü öpen adamın
saçlarını okşamaya devam
ediyordu.
Bunu yapmayı çok uzun zamandan
beri istiyordu. Kalın, gür saçlar
parmaklarının arasından kayıyordu.
Turgut dudaklarını çekip
yeniden karısının güzel yüzüne
baktı. Vildan hemen
gülümsemesini
gizlemişti. “Bu gece... odana
dönecek misin?” diye sordu
hafifçe...
“Dönmem lazım...” dedi Vildan. “...
Ama nasılsa herkes ne
yaptığımızı anlamıştır. O yüzden...”
Kocasını iteleyip sırt üstü
devirdi. Çocuk gibi sokuldu ve
başını geniş omzuna yasladı. İyice
yerleşmeye çalışırken “...burada
uyumayı düşünüyorum!” diye
mırıldandı. Sesi de gözleri de
uykuluydu. “Sarıl bana...
Üşüdüm...”
Genç adam gülümseyerek onu
sardı. Tek koluyla bile narin
bedenini sarmalayabiliyordu. Bir
eliyle uzanıp başucundaki
düğmeye dokundu. Odanın lambası
söndü. Sonra karısına biraz
daha sarıldı. Dudaklarını mis kokulu
siyah saçlarına gömdü. Vildan
kıpırdandı ve kendisini ona teslim
etti.
Onun kuvvetli kollarında uyumak
güzeldi. Sabaha kadar
deliksiz uyudu. Ahtapot gibi adama
sarıldığını hatırlıyordu.
Uyandığında bile ona sımsıkı
sarılmıştı. Uzun kirpikleri
aralandığında, yüzü hâlâ onun
omzundaydı. Uyandığında
Turgut’un kolunun ağrıyacağı
kesindi. Başını kaldırıp yakışıklı
yüzüne baktı. Neden bu kadar
yakışıklıydı ki? Uykuda bile
erkeksi
yüzü nefes kesiciydi. Onu o
kafeteryada ilk gördüğünden beri
yakışıklılığından etkilenmişti. Şimdi
ise onun koynunda olmaktan
hiç rahatsız değildi. Bu duygusuna
bir isim bulmalıydı artık...
Yoksa..?
Örtüyü üzerinden atıp doğruldu.
Hâlâ çıplaktı. Yatakta
dizlerinin üzerinde doğrulup elini
onun sakalı uzamış
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
