gibi oldum...” diyerek
atkuyruğunu çözdü. Güzelce
tepesinde topladı. Saçları çok uzun
olduğu için topuz olmaları zor
oluyordu. Bazı asi saçlar
kurtulmaya çalışıyordu. Sinirle
söylenip
odadan çıktı. Aşağıya indiğinde
annesinin yeni gelen gazetelere
baktığını gördü. Kahvaltı masası
hazırdı. Başka kimse yoktu.
Turgut da yoktu. Zaten erken
inmişti aşağıya.
“Günaydın!” dedi annesine keyifle.
Yanağından öpüp hemen
yanındaki koltuğa oturdu.
“Erkencisin?” dedi ona. Annesi
omuz
silkti.
“Uyuyamadım... Heyecandan
olmalı! Metin Bey’i düşünüp
durdum. İnşallah ameliyat iyi olur
da kurtulur adamcağız. Makbule
Hanım da onu çok seviyor. Fena
bir şey olursa kadın perişan
olur...”
“Evet! Onlar da hâlâ sizin gibi
birbirlerine aşıklar. Ama
merak etme! İçimden bir his her
şeyin güzel olacağını söylüyor. O
kurtulacak. Bunu biliyorum.”
“İnşallah!” Sustu. Merakla kızına
bakıyordu. Sonra hafifçe
göz kırptı. “Eee?” dedi uzatarak.
“Gece ne oldu? Sen rahat uyudun
mu?”
Vildan bir an utançla etrafına baktı.
Sonra annesine döndü.
Gülümsemesi artmıştı. “Çok
güzeldi... İlk kez bir erkeğin
kollarında uyudum ve yine onun
kollarında uyandım. Hiç rahatsız
olmadım. Çok güven vericiydi!”
Annesi de gülümsüyordu. Kızının
kadınlığı yaşadığını ve
bundan hoşlandığını görebiliyordu.
Onun gözlerinde uzun
zamandır böyle bir ışık
görmemişti. Ataman’ı tanıdığı
günden beri
kızının gözleri parlak, bakışları
hülyalıydı. Ne kadar itiraz etse de
gerçek gün gibi açıktı.
“Peki, ne zaman söyleyeceksin?”
diye sordu kızına.
“Neyi?”
“Hadi Vildan, yapma! Herkesi
kandırabilirsin ama beni
kandıramazsın. Sen benim kızımsın
ve ben sendeki her türlü
değişikliği kolaylıkla fark
edebilirim. Söyle bana, ona ne
zaman
gerçeği söyleyeceksin?”
Vildan başını eğdi. Aslında bu
konuda konuşmak
istemiyordu. Kendi kendisiyle bile
barışık değildi. Bu konu kabul
edemeyeceği kadar inanılmazdı.
“Bilmiyorum...” dedi yavaşça.
“Niye?”
“Şimdi söyleyemem... Bunu
yapamam... Ona
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
