küçük Nilay, okul
kıyafetlerini giymişti.
“Melek teyzen seninle ilgilenecek
tamam mı? Servis
geldiğinde binersin. Akşama
görüşeceğiz yine...”
“Tamam anne!” dedi çocuk
sevimlice. “Dedeme selam
söyleyin... Onu öpün...”
“Tatlım benim... Öperim tabii! Hadi
kahvaltını yap güzelce!”
Kahvaltı çok uzun sürmedi.
Kimsenin iştahı yerinde değildi.
Herkes belli bir heyecan içindeydi.
Hastaneye giderken de Vildan
annesi ile birlikte Turgut’un
arabasının arka koltuğuna oturdu.
Babası öne geçmişti. Salih ile
Aydan da arkadan kendi arabaları
ile
geliyordu. Özel hastanenin içine
girdiklerinde bile henüz vakit
vardı. Onlar asansöre giderken
hemen hastane müdürü geldi
yanlarına. Orta yaşlı bir adamdı ve
Metin Bey’i önceden tanıdığı
belliydi. Turgut’a da inanılmaz ilgi
gösterdi. Yanındaki herkesle de
tek tek el sıkıştı ve hoş geldiniz
dedi. Hep birlikte Metin Bey’in
odasına çıktılar. Turgut’un
babasının morali yerindeydi.
“Herkes de gelmiş..!” dedi
şaşkınlıkla. Ama mutluluğu
gözlerinden okunuyordu. Birkaç
dakika sohbet ettiler. Çok büyük
bir odaydı. Vildan yaşlı adamı
yanağından öpüp biraz konuştu.
Ona
cesaret vermeye gerek yoktu. Asıl
ürkek duran Makbule Hanım’dı.
Sonra usulca bir kenardaki üç
kişilik koltukta tek başına oturan
kadının yanına gitti. Koltuğun
kıyısına oturup elini tuttu.
“Siz nasılsınız...?” diye sordu. Ona
artık nasıl hitap edeceğini
bilmiyordu.
“İyiyim kızım...” diye mırıldandı
kadın. “Biraz heyecanlıyım!
O benden daha metanetli!”
Vildan güldü. “Evet... belli zaten!
Turgut da heyecanlı... İşin
doğrusu ben de öyle... Sizi
anlıyorum... Fakat iyi olacak! Bunu
hissediyorum... O da oğlu gibi
inatçı... Kesinlikle iyi olacak!”
“Umarım... Sayende... öyle mutlu
ki! Sadece ameliyata ikna
olmasını kastetmiyorum. Senin
oğlumuzu ne kadar sevdiğini
gözlerinden görebiliyoruz ve bu da
bizi mutlu ediyor. Turgut’un
yıllarca işi başından aşkındı. Hiç
özel hayatı olamadı. Belki bir iki
kadın olmuştur ama bize
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
