öyle
diyordun Yusuf? Yarın da yola
çıkacağız, erken yatalım demiyor
muydun?”
“Ama... ben...” diye kekeleyen
adam karısının yüzündeki
ifadeyi daha iyi kavrayınca hemen
sustu. Bu çocukların yeni
evlendiklerini ve yarın sabah
ayrılmak zorunda kalacaklarını
hatırlamıştı. Onların yanında olmak
demek, onları yalnız
bırakmamak demekti. İhtimal ki
her ikisi de birlikte yalnız kalmak
istiyorlardı. Hemen toparladı
kendisini. “Aslında doğru
söylüyorsun! Az sonra yatsak iyi
olur. Bence siz kendiniz gidin
çocuklar. Çok geç kalmayın ama
tamam mı?”
Onlar gelmek istemeyince, genç
karı koca fazla ısrar etmedi.
Vedalaşıp yanlarından ayrıldılar.
Yan yana ama birbirlerine
dokunmadan bahçeyi geçip,
arabanın bulunduğu evin önüne
gittiler. Turgut’un arabasına
bindiklerinde, bir an duralayan
genç
adam dönüp karısına baktı.
“Vildan, eğer gelmek
istemiyorsan..?”
“Niye?”
“Ne bileyim... Annenle babanın
oyununa geldik gibi... Bizi
yalnız bırakmaya çalıştıklarını
biliyorsun. Onlar hâlâ bizim
romantik bir ilişki içine
gireceğimizi umuyorlar sanırım...”
Vildan dişlerini sıktı. Soğuk
gözlerle kocasına baktı. Adamın
sakin, güleç, anlayışlı yüzü
huzurunu kaçırıyordu. Onun artık
romantik bir ortam istemediği
belliydi.
“Olabilir... Ben İstanbul’u gezmek
istiyorum. Bana sözün
vardı. Bir iki saat dolaşabiliriz
belki. Tabii ki sen benimle yalnız
kalmaktan rahatsız oluyorsan..?”
“Saçmalama! Ben de senin için...”
“Turgut... Beni düşünme artık.
Gelmek istemesem açıkça
söylerdim, değil mi? Senin için
sorun değilse, kocamla gezmek
istiyorum. Akşam ben de fazla bir
şey yemedim. Kokoreç yemeyi
gerçekten severim. Filmlerdeki
gibi, deniz kıyısında yemek yerken
denizi seyretmek istiyorum.
Seninle baş başa kalmak beni o
kadar
rahatsız etmiyor artık!”
“Varlığıma alışıyorsun yani?”
Alaycı gülümsemesi genç
kızın içine işliyordu. “Belki de beni
görmezden gelmeye
alışıyorsun..?”
“Seni görmezden nasıl geleceğim?
Girdiğin her ortamı
dolduruyorsun. Seni
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
