kadın keyifle. Uzun
boylu ve esmer bir kadındı. Birkaç
aylık hamile olduğu hafif şiş
göbeğinden belliydi. Ebru onun
aslında beş aylık hamile olduğunu
biliyordu tabii. “Tam bir aydır
dünya turu atıyorduk… Güzeldi…
Harikaydı…” diye neşe içinde
cıvıldadı kadın. Sonra gözleri
Ebru’nun üzerinden yanındaki uzun
adama kaydı.
Jülide ilgi ile Selim’i süzmüştü.
Sonunda buzlar kraliçesinin, etrafta
pek dedikodusu yapılan kocasıyla
tanışmak üzere olduğunu anlamıştı.
Doğrusu adam söz edilenlerden
bile yakışıklıydı. Koyu parlak
saçlar, esmer bir cilt ve bu nefes
kesici suratta elmas gibi parlayan
bir çift gülen gri göz… O gözlerin
içindeki kendine güven, alaycılıkla
dolu bir keyif ve karanlık bir ışıltı,
kadının içini ürpertti.
Jülide’nin bu uzun ve yakışıklı
adamı beğendiği gözlerinin bir an
parıldamasından belliydi. Ebru
şaşırmadı. Kocası genellikle
kadınları çok çabuk etkilerdi. Fakat
evli ve hamile olan bu kadının
kendi kocası da doğrusu çok
yakışıklıydı. Sonunda vakit
gelmişti. Gözlerini Jülide’nin
kocasına çevirdi ve nazikçe
gülümsedi. Hayallerinin erkeği
şimdi başka bir kadının kocasıydı
ve ona bakmak biraz acı veriyordu.
Bir zamanlar onu nasıl da sevdiğini
düşündü. Delicesine… Her şeyini
verecek kadar… Hatta bedenini
bile! Gülümsemek zor gelse de
bunu başardı. Ona olan öfkesini ve
geçmiş günlerin acısını gizlemeye
çalışarak iki erkeği birbiriyle
tanıştırdı.
“Yakup… Jülide… Size eşimi
tanıştırayım… Selim… Selim,
bunlar da yakın arkadaşlarım
Yakup Sertoğlu ve eşi Jülide…”
“Tanıştığımıza memnun oldum…”
diye hafif bir donuklukla mırıldandı
Yakup. Sıcak olmayan bakışlarla
Selim’i selamladı.
“Ben de!” Selim de sanki kırk yıllık
sosyete mensubuymuş gibi elini
uzattı. Genç kadın kocasının en çok
bu halini sevdiğini düşündü. Her an
her türlü ortama bir anda uyum
sağlayabiliyordu. Onu çekip
çıkardığı sefil hayata iyi uyum
sağlamış gibiyken, şimdi de
trilyoner bir iş adamı gibi
kendisinden emindi.
Meraklı gözlerle bakan
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
