suçlama…” dedi genç
adam yavaşça. Onun ne demek
istediğini bile anlayacak durumda
değildi. Titreyen dudakları ve
alevli gözleriyle karşısındaki hiç
tanımadığı adama bakıyordu. “Sen
bile bir gecelik ilişkiye hazırsın…”
Sesinde suçlama veya alay etme
yoktu. Bu tespitin ne kadar doğru
olduğunu hissetmek ise Ebru’nun
canını daha çok yakmıştı. En az
sevdiği adamı başka kadının
kollarında görmek kadar yakmıştı!
“Ben… ben çok yorgunum…” dedi
pişman bir sesle. Tüm yaptıklarının
yorgunluk yüzünden olduğuna
emindi. Farkında olmadan
dudaklarını yaladı. Bu hareketinin
adamı ne kadar tahrik ettiğini ise o
anda fark etti. Fakat hâlâ dilinde
onun tadını hissetmek çok
zevkliydi. Hafif bir sigara ve
erkeksi bir tat…
“Doğru, yorgun görünüyorsun!
Seni öptüğüm için üzgün olduğumu
söylemek isterdim ama… maalesef
değilim. Yine de yorgunluğundan
faydalanmak istemezdim. Söz
verdiğim gibi bu gece
emniyettesin. Rahatça
uyuyabilirsin…” Sonra gözleri
kırmızı dudaklara, baygınlaşmış
gözlere kaydı. Sıkıntıyla iç çekti.
“Ama yine de bana öyle
bakmazsan iyi olur…” diye
homurdandı…
“Na…nasıl?”
“Boş ver!” Yumuşak bir şekilde
onu yatağa ittirdi. Ebru sırtını
yatağa dayadı. Başı yumuşacık
yastığa gömüldü. Diri göğüsleri
meydana çıkacak şekilde gerildi.
Gözleri adamın yüzündeydi. Genç
kadın onun bir kere bile dolgun
göğüslerine bakmadığını fark
etmişti. Neden bakmıyordu?
Neden okşamamıştı hiç? Kendisini
tutamayacağından mı korkuyordu?
Gerçekten de başkasının kadınına
bakmak istemeyen birisi gibi
duruyordu. Peki ama öyleyse
neden kendisini böyle öpmüştü?..
Bu kadar… Bu kadar ateşli?
Öpüşmek ne kadar da güzeldi!
Utanması gerekiyordu ama
dudaklarında hâlâ onun tadı varken,
sadece aptallığına kızıyordu.
Yorgun olduğu için gereğinden
fazla tepki vermişti. Yakup’a
yönelmesi gereken arzusu bir an
için yoldan çıkıp başka bir hedef
bulmuştu. Galiba bedeni bu geceki
sevişmeye fazlasıyla hazırlanmıştı.
Kim olursa olsun öpüşüne
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
