kalırsam,
geri dönmek zor olacak. Bu evi
boş bırakmak ayrı bir dertken,
orada kalmak da şu anda istediğim
bir şey değil.”
“Gelmek zorunda değilsin. Ben…
gerçekten gitmeliyim!”
“Bana güven… İstersen odanın
kapısını kilitlersin! Ben de bahçede
yatarım. Arada kalkıp beni kontrol
bile edebilirsin. Yarın sabah da
kahvaltı ile birlikte gidersin…
Kahvaltı odaya dahil… Ondan sonra
nereye gideceğini bilemem… Belki
yine sevgilinin kollarına dönersin?”
“Sana asla dedim!” diye öfkeyle
reddetti. “Ona artık asla dönmem!
O artık benim sevgilim falan
değil!”
“Emin misin?” Hafif alaycı
bakıyordu. “Bence onu
affetmelisin. Evli olmadığınıza göre
sana verilmiş kesin bir sözü yok…
O bir erkek ve…” Omuz silkti.
“Sence bana ihanet etmiş olmuyor
mu?”
“İlişkinizin ciddiyetine bağlı… Sen
bu gece gitmeyince başka kadınla
birlikte olmak ona doğal gelmiş
olmalı. O hâlâ bekâr bir erkek
ve…” Birden durdu. Gözleri kısıldı.
“Yoksa evli mi? Yatağını evli bir
adamla mı paylaşıyorsun? O kadın
onun karısı mı?”
Ebru sinirden kıpkırmızı olmuştu.
“Ne münasebet! Ben evli
erkeklerle çıkmam. O kadını da
daha evvel hiç görmedim?”
“Neyse? O kadar da kötü değilmiş!
Anlaşılan sevgilin seni, senin onu
sevdiğin kadar sevmiyormuş…”
“O yalancının teki! Beni çok
sevdiğini söylemişti?..” diye isyan
etti Ebru…
“Belki de kendince seviyordur!
Ama şu an başka bir kadının
kollarında!” dedi genç adam hafif
acımasızca. “Yapacak bir şeyin yok.
Evli olmadığınıza göre, onun
üzerinde hak iddia edemeyeceğini
düşünmüş olmalı… Aynı
fikirdeyim!”
“Biz evlenecektik onunla…” Bu çok
klasik bir laf değil miydi?
Kendisine bile garip geldi.
Adam omuz silkti.
“Neyse, bunu yarın düşünürsün…
Neticede o adam bu yaşa kadar hiç
kadınsız gelmemiştir. Gece iyice
düşün… Sabah da istersen yanına
gider ve onu affettiğini
söylersin…”
“Onu asla affetmem… Bana göz
göre göre yalan söyledi… Yanımda
kimse yok dedi ve beni özlediğini
söyledi…” İsyankâr sesi sanki
Selim ile değil de Yakup
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
