sakince dergiyi kapatıp bir
kenara koydu. “Görünce bir göz
atayım dedim…” dedi onun
iğnelemesine kızmamış gibi.
“Senin sanırım?..”
“Benim…” Genç kadın da balkona
çıkıp onun yanındaki koltuğa
oturdu. Bacak bacak üstüne atınca
göz alıcı beyaz baldırları kısmen
meydana çıkmıştı. Bu balkona
kendi odasından da çıkış vardı.
Gözleri bir an ağaçların üzerinden
gözüken İzmir manzarasında
gezindi. “Bu gece çok iyiydin…”
dedi sakince. Gülümsemesi
silinmiş, yine ciddi ve soğuk iş
kadını havasına bürünmüştü.
“Öyle mi?” Alaycı ama sevimli
gülümsemesi genç kadının
yüzündeki soğuk ifadeyi
değiştirmedi. “Sevgilini kandırdık
mı dersin?”
Ebru önce sesini çıkarmadı. En
azından gururu biraz kurtulmuştu.
Kocasının Yakup’un yanında
ezilmemesi ve güvenle durması
çok hoşuna gitmişti. Hep bir
şüphesi olmuştu. Son ana kadar iki
erkek karşılaştığında olacakları
düşünmekten endişe duymuştu.
“O artık benim sevgilim değil!”
dedi donukça. “Bana niye
inanmadığını biliyorum ama gerçek
bu…” Bir an durakladı. “Ama onu
iyi şaşırttığını itiraf etmeliyim…”
“Evet, bana epey kızmış ve seni de
kıskanmış gibi gözüküyordu. Bu
durumda bana yaptığın masrafların
karşılığını vermiş mi oldum?” diye
sordu genç adam kendi kendisini
biraz küçümseyerek.
“Hem de her kuruşunu…”
Gözlerini parlak gri gözlere dikti.
Gece loşluğunda ve balkon
lambasının ışığında daha koyu
duruyordu. İnsanın içini ürperten
derin gözleri vardı. Ve kendisine
karşı güvensiz… “Ona Bilkentli
olduğunu söylemen çok riskliydi.
Beni bir an için gerçekten
korkuttun… Bahsettiği öğretmeni
nereden biliyordun? Önceden
araştırma mı yaptın?”
Selim omuz silkti ama cevap
vermedi. Başını çevirdi. Gözleri
karanlık gecedeydi. Ebru onun
keskin dudaklarına baktı. Bir sene
önce onun kendisini nasıl ateşle
öptüğünü hatırladı. Üstelik bu
öpüşlerden nasıl hoşlandığını da…
Ya vücudu?..
Bir süre önce büyük bir hata
yapmıştı. Bu yakışıklı adamın
kendisine karşı bir ilgisi vardıysa
bile, o günden sonra bu
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
