yönü
bunu hakaret kabul ediyordu. Bu
geceliğinin içine ilk girdiği zaman
nedense kendisini inanılmaz seksi
hissetmişti. Doğrusu alırken
kocasının onu beğenip
beğenmeyeceği düşünmüştü.
Görünüşe göre fazla
beğenmemişti.
Rahat gözükmeye çalışarak “O kızı
da gerçekten tanıyor musun?” diye
sordu. Sesindeki kıskançlık tonunu
gizlemeye çalışmıştı. Bu elinde
değildi. Selim’le tanışıncaya kadar,
kıskanç bir kadın olduğunun
farkında olmamıştı. Daha önce
Yakup’u bile kıskanmamıştı.
Gözünün ucuyla gri gözlerdeki ışığı
ve ifadeyi yakalamaya çalışıyordu.
“Kimi?”
“Şu Zehra denen kızı…”
“Evet…” Fazla açıklama yapmaya
gerek görmemişti.
“Nasıl tanıdığını sormayacağım…
Sormaya korkuyorum. O yüksek
lisans yalanına inandığımı da
sanma! Herhalde o da, ünlü günlük
işlerinden birisiydi? Babasının
Bilkent’de öğretmen olduğunu
öyle mi öğrendin? Eğer öyleyse
bu inanılmaz bir rastlantı?”
“Yakup’un tanıması da öyle!”
“Ama Yakup o kızla yatmamış… Ya
da yatamamış…” İçinde hoşuna
gitmeyen bir sızı vardı. Göğüs
kafesi daralır gibi olmuştu. Donuk
olmaya çalıştığı bir sesle sordu.
“Sen ise o kızla yattın… değil mi?”
Sorusunun cevabını biliyordu. Kalbi
sızlamıştı. Yakup’tan sonra bir
erkek daha onun kalbini sertçe
sarsmıştı. Aslında bu düşünce,
Yakup’u o kadınla yakalamaktan
bile fazla rahatsız etmişti.
“Bunları niye soruyorsun?” dedi
adam gülümseyerek. “Hepsi
geçmişte kaldı…”
Ebru çatılı kaşlarla ve asık suratla
onu süzüyordu. Ona karşı
yumuşamaya hiç niyeti yoktu.
“Yattın ve unuttun, değil mi?” diye
ısrar etti.
“Unutmuş olsaydım adını
hatırlamazdım… Yine sevgiline
olan kızgınlığını benden çıkarma!”
“Ben onu sevmiyorum artık!”
Birden öfkelenmişti Ebru.
“Sözlerine dikkat et!”
“Öyle mi? Benimle niye evlendin
peki?”
“Seninle evlendim çünkü… çünkü
ondan intikam almak istedim… Onu
artık umursamadığımı iyi anlasın
istedim…”
“Oysaki umursuyorsun!” dedi genç
adam alayla. “Onun sana ve senin
de ona olan bakışlarınızı gördüm.
Onu hâlâ deli
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
