bahçeydi.
Sağda solda gül fideleri vardı ve
bir kısmı açmıştı bile. Rengârenk
güllerin çevrelediği bahçede,
birkaç sandalye, büyük verzalit bir
masa vardı. Tost tepsileri
kaldırılmıştı. Demek ki genç adam
ya geç yatmıştı ya da erken kalkıp
ortalığı toplamıştı.
Odasına göz gezdirdi. Burasının da
dekorasyonu bitmiş gibiydi. Dün
gece pek dikkat edememişti. Hiç
tanımadığı bir adamın kollarında
yarı uyur olarak getirildiğine göre
dikkat etmesi de düşünülemezdi.
Utanması gerekirdi. İç çekti.
Nedense utanmıyordu. Onun
kendisini soyduğunu ve şu
üstündeki seksi şeylerle gördüğünü
de biliyordu. Fakat o sakallı adama
karşı içinde öyle garip bir his vardı
ki, bunu doğal karşılıyordu. Sanki
bir kocanın kendi karısını çıplak
görmesi gibi bir şeydi. Buna hakkı
olan serseri bir koca…
Saçmalıyordu. Bu serseri kılıklı
adam ne çabuk kendisinde böyle
samimi hisler oluşturmuştu? Belki
de dün geceki iyi niyetli
davranışları yüzündendi? Belki de
ona yeterince çekici bir kadın gibi
gelmediği için de olabilirdi? Adam
evini açmış, ona tost hazırlamış,
güzel bir oda vermiş ve yarı çıplak
vücudundan faydalanmamıştı.
Bunlar iyi şeylerdi. Ah, bir de
öpmemiş olsaydı…
Elini dudaklarına götürdü. Durup
durup öpüşmelerini hatırlaması çok
saçmaydı. Sanki ilk kez öpüşmüştü.
Şu kesindi ki, bir kadın olarak o
öpücükten hoşlanmıştı.
Kendisini biraz ucuz hissetti.
Kalbinde henüz bir erkek varken,
başka bir erkeğin öpüşünden
hoşlanmak ona ihanet gibi gelmişti.
Üstelik adamın son sözlerini de
hatırlıyordu.
‘Sen bile bir gecelik ilişkiye
hazırsın…!’
Bu doğru değildi. Hayatında hiç
böyle saçma şey duymamıştı. O bir
gecelik ilişkilere karşıydı. Öyle
olmasaydı bekâretini çoktan bir
yabancıya verirdi. O kendisini
sadece sevdiği adama saklamıştı.
Sevdiği adam kendisini öpebilir,
okşayabilir ve sevişebilirdi. Ne
yazık ki sevebileceği gibi bir adamı
bulması uzun sürmüş, ondan da
ağır bir darbe almıştı. Hayatın
cilvesi miydi bu? Kendisine âşık
olan
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
