değilim…”
“O seni ikna edecek güzel bir
yöntem bulur…” Anahtarı
yakalayıp alayla sırtını dönmüştü.
On beş dakika sonra plaja
inmişlerdi. Genç adam elinde
taşıdığı şemsiyeyi kumlara gömdü.
Onu seyreden Ebru, tanımadığı bir
adamla sabahın saat onunda
yüzmeye hazırlandığına
inanamıyordu. Genç adam
şemsiyenin altına geniş bir örtüyü
sererken, Ebru’nun telefonu çaldı.
İşini bitiren Selim genç kadına tam
bakmasa da alayla gülümsemişti.
Kimin aradığını tahmin ettiği
belliydi. Onun sevimli bakışlarına
karşı öfkeyle soludu Ebru… Sonra
çantasına elini atıp telefonunu
çıkardı.
“Alo?” diyen o genç adamın sesini
özlemişti.
“Efendim Yakup?” Sesi istediği
kadar soğuk çıkmamıştı.
“Aşkım… Günaydın… Neredesin?..
Yolda mısın?”
Ebru birkaç metre ileride sırtı
dönük bir halde denizi seyreden
Selim’e baktı. İhtimal yine alayla
gülümsüyordu ve konuşmalarını
dinleyerek kızın tepkisini
ölçecekti. Ebru yutkundu. Kalbi
hâlâ Yakup için sızlıyordu. Onu
affetmeyi ve kollarında olmayı o
kadar çok isterdi ki! Şu kendini
beğenmiş alaycı şeytanı yalancı
çıkartamayacağını bildiği halde
onunla barışmak isterdi. Fakat çok
kırılmıştı. Başka zaman olsa daha
az önem gösterebilirdi… Neticede
onun da ihtiyaçları olabileceğini
kabul ediyordu. Sevişmediği bir
kadının peşinden üç ay koşup da
rahip gibi yaşamasını kim
beklerdi? Fakat dün gece ona göre
çok özeldi. O gece kendisini adama
verecekti ve her şeyiyle onun
olmanın hazzını yaşayacaktı.
“Hayır… yolda değilim…” dedi
sakince.
“Neredesin peki? Çeşme’de misin?
Sen buraları bulamazsın! Gelip
karşılayayım mı seni?”
“Hayır… Gerek yok!” Sırtını dönüp
kumların üzerinde biraz Selim’den
uzaklaştı. “Dün gece… rahat
uyudun mu?” diye sordu yavaşça.
Buradan Selim’in kendisini duyması
imkânsızdı. Sabah güneşinin altında
terlemeye başlamıştı. Konuşmayı
kısa kesmek istiyordu. Konuştukça
ona karşı yumuşayacaktı.
“Evet… Fena değildi ama hep seni
düşündüm… Şey… Doğru düzgün
uyuyamadım…”
“Öyle mi? Neden
<< 1 ... 14 15 [16] 17 18 ... 22 >>
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
