yemekler
yememişti. Mangal tadına adamın
ustalığı da karışınca, nefis bir
akşam ziyafeti olmuştu. Mangal
kokusunu üzerlerinden silmek için
birlikte yıkanmaya karar verip
yukarıya çıktılar. Acele etmeden
birbirlerinin her yerini sabunladılar.
Ebru onu tahrik edinceye kadar
elleriyle adamın belinden aşağısını
sabunladı. Ardından acele etmeden
seviştiler. Genç adam onun
kucakladığı gibi büyük yatağa
taşımıştı. Ondan sonraki dakikalar
çok güzeldi. Tıpkı balayındaki bir
çift gibi açlıkla sevişiyorlardı ve
Ebru, bundan hiç de şikâyetçi
değildi. Genç kadın adamın kendi
bedeni üzerindeki bütün isteklerine
aynı şekilde karşılık veriyordu.
Gece ileri bir saatte onu yeniden
Çeşme’ye götüren Selim, önce bir
tatlıcıda dondurmalı kadayıf
ısmarladı. Para konusunu asla
açmadan, cömertliğini doğal bir
tavırla sergiledi. Ebru ona
minnettardı. Kendisini onun
yanında gerçek bir kadın gibi
hissediyordu. O kadar ihtimam ve
nezaket gösteriyordu ki, bunu asil
bir aileden gelen Yakup’tan bile
görmemişti. Demek genç adam
kadınları böyle tavlıyordu?
Yaptığının farkında olmamasına
rağmen, her kadın bu derece nazik
ve eğlenceli bir adamı çekici
bulabilirdi. On üç yaşın üstünde her
kadın ona bir bakışta tutulabilirdi.
Kendi kalbinin başkasıyla dolu
olması yazıktı. Elinin altında
böylesine çekici bir adam varken,
göz göre göre onu yarın
özgürlüğüne bırakacaktı. Tek
bildiği… Onu özleyecekti…
Eve döndüklerinde, sabaha kadar
onunla sevişmeyi planlıyordu. Ne
kadar yorulduğunun farkında
değildi. Yatak odasına girip de
soyunmaya başladıktan ve o geceki
ilk sevişmelerinden sonra istemese
de uyudu… Uyanık kalma çabaları
boşa çıktı. Her seferinde harika
olan sevişmeleri, bedeninin bütün
enerjisini tüketmişti. Gözlerini
birkaç saniyelik diye yummasına
rağmen, sabaha kadar deliksiz
uyudu. Fakat ahtapot gibi adama
sarılmıştı ve onu hiç bırakmadı.
Hatta sabah genç adam yataktan
çıkıp banyoya gitmeye
niyetlendiğinde, uykusunda
çocukça

<< 1 ... 15 16 [17] 18 19 ... 21 >>