güzel
gözüküyorsun? Yoksa artık bunu
söylememeli miyim? Anlaşma bitti
mi?”
Ebru da gülümsedi. “Söyleyebilirsi
n sanırım… Ama… Anlaşma bitti!”
Sesi kısılmıştı birden. Sözünün
sonunu getirebildiği için kendisini
tebrik etti.
Selim başını salladı. Yerinden
kalkıp uzun boyuyla ona tepeden
baktı bir an. Sonra abartılı bir
kibarlıkla elini uzattı.
“Buyurun Ebru Hanım… Kahvaltınız
hazır…” Gülümsüyordu.
Genç kadın elini onun eline bıraktı.
Masaya oturuncaya kadar sıkı sıkı
tuttu. Bu ona belki de son
dokunuşuydu. Sandalyesine
yerleşirken isteksizce elini çekti.
İçinde inanılmaz bir sıkıntı vardı.
Kahvaltılarını sessizce yaptılar.
Sonra konuşmadan ortalığı
topladılar. Genç kadın arabanın
şoför koltuğuna geçip de genç
adamın evin kapıları kilitlemesini
beklerken, saat sekizi yeni
geçmişti. Genç adamın küçücük bir
el çantası vardı. Ne olabilirdi ki
içinde? Birkaç atlet ve şort! Özgür
bir adam için gerekli pek az bir
şey! Belki tıraş malzemeleri…
Yol boyu fazla konuşmadan
ilerlediler. İzmir’e gelmeden önce,
genç kadının gözleri sürekli
adamın sakin yüzüne kaymaya
çalışıyordu. Elinden gelen çabayı
göstermesine rağmen, onun
düşüncelerini merak etmeden
yapamıyordu. O da bu ayrılıktan
garip bir acı duyuyor muydu?
Umursamıyor muydu yoksa?
Neden ilişkileri hakkında tek bir
söz bile söylemiyordu? Onun
cıvıtmayacağını ummuştu ama bu
kadar da ilgisiz olması doğru
değildi… Kabul ediyordu ki onunla
harika vakit geçirmişti. Daha bu
adama doyamadığını dehşetle fark
etti. Keşke biraz daha zaman
geçirebilselerdi. Eğer teklif etseydi
tüm işlerini erteleyip, birkaç gün
daha onunla, o evde memnunlukla
kalabilirdi. Eğer teklif etseydi?..
Kendisinden mi teklif beklemişti
acaba?
Şehre gireli henüz birkaç dakika
olmuştu. “Ben buralarda bir yerde
ineyim…” diye mırıldandı genç
adam. Ebru hemen yavaşlayıp
trafiğin sakin olduğu bir kaldırım
kıyısında durdu. Genç kadın çok
sakin gözüküyordu. Oysa kalbi
gümbür gümbür atıyordu.
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
