İçinde
inanılmaz bir hoşnutsuzluk,
anlaşılmaz bir terk edilmişlik vardı.
Yüzü asıktı. Elleri terlemişti.
Halbuki arabanın kliması gayet iyi
soğutuyordu. Başını çevirip
öfkeden soğuklaşmış gözlerini
genç adama dikti. Gidiyordu işte?
Her şey bitmişti. Bitmek zorunda
mıydı? O kadar çirkin bir kadın
mıydı? Olmadığını biliyordu. Onun
da beraberliklerinden zevk aldığını
biliyordu. Neden kendisinden bir
telefon bile istemiyordu? Soyadını
sormamıştı. Şirketin adını
öğrenmek için hiçbir çabada
bulunmamıştı. Kendisi bile onun ne
soyadını ne de telefon numarasını
biliyordu. Yaşadığı yer bile tam
olarak belli değildi. Acı duyduğunu
anladı.
Fakat anlaşma bu değil miydi?
Sorumluluk yok, bağlanma yok…
Sadece seks… Ve bunları ondan
kendisi istemişti. Aptal!
“Görüşürüz…” diye mırıldandı
genç adam.
“Sanmam!” Neden bu kadar ters
cevap vermişti ki? Ama onun
kendisini bir daha aramayacağından
o kadar emindi ki! İstemiyordu
elbet! Araması saçma olurdu. Yine
de…
Lütfen ısrar et! Beni yine görmek
istediğini söyle!
“Evet… Ben de sanmam! Öylesine
bir laftı işte!” Selim de gülmeyen,
ciddi bir ifadeyle kendisine
bakıyordu.
“Ben…” Yutkundu. Tatil bitmişti.
Ayrılık vakti gelip çatmıştı.
“Telefon numaranı… alabilir
miyim?” dedi aniden. Çıldırmış
olmalıydı. Bu nasıl ağzından
çıkmıştı ki? Elinden geldiği kadar
iç dünyasını belli etmemeye çalışan
bir tonla devam etti. “Sen…
korunmadın! Ben de…
korunmadığıma göre… Belki?..”
Adam kısılı gözlerle kendisini
süzüyordu.
“Korkma! Sana zorluk çıkartmak
istemiyorum…” diye devam etti.
“Hamile kalırsam onu doğururum.
Yirmi dört yaşındayım… Otuzuma
gelmeden anne olmak istiyordum
zaten! Belki… hamile kalırsam…
baba olacağını… bilmek istersin
diye…”
“Bu çok saçma! Babası olmadan bir
çocuk mu yetiştireceksin?”
“Ne var ki? Çocuk sahibi olmak
için kimseyle evlenmeme gerek
yok!”
Adam önce sesini çıkarmadı.
Dişleri sıkılmıştı. “Evet… Benimle
evlenmek gibi saçma bir niyetin
olmadığını biliyorum. Ama
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
