kızaran kadın
dışarıya çıktığında Ebru kocasını
uyardı. “Kâhyamla fingirdemezsen
sevinirim…” dedi şakayla. “Senin
cinsel performansını gücü
kaldırmayabilir?”
“Onun beni oğlu gibi gördüğüne
eminim… Neden olduğunu anlamış
bile değilim…” Yanına oturup
gözlerine baktı. “Seni çok seviyor.
Sanırım bu yüzden… Kocan olmak
bana çok ayrıcalık tanıyor.”
“Doğru… Beni sever. Ne yazık ki
fazla kimse sevmez beni!”
Genç adam onun arkasına attığı
eliyle, hafif hafif saçlarını
okşuyordu. Sihirli parmak uçları,
genç kadını hemen uyarmaya
başlamıştı.
“Anneni gördün mü?” diye sordu
konuyu değiştirmek için.
“Evet… Selamı var.”
“Beni niye onunla tanıştırmıyorsu
n?” diye sordu suçlarcasına. Bunu
çok düşünmüştü. Kocası
kendisinden utanıyor muydu
acaba?
“Tanışmak mı?” Genç adam
şaşırmıştı. “Annemle tanışmak ister
misin ki?”
Ebru’nun yanakları öfkeden kızardı
ama kendisini tuttu. “Elbette
isterim!” dedi kızgınlığını
gizlemeye çalışarak. “Niye
istemeyeyim?”
“Ben… doğrusu isteyeceğini hiç
düşünemedim.”
“Sormadın ki? Kocamın annesini,
kız kardeşini, yeğenlerini görmek
istemem normal değil mi?
Anlaşmalı bile olsa biz evliyiz.
Onları benden sakladığını
düşünmeye başladım.”
“Hiç de değil. Sadece tanışmak
isteyeceğini düşünmedim. Öyle bir
his oluşturmadın bende? Parayla
anlaştığın birisinin ailesini görmek
istemediğini sanıyordum.”
“Ama istiyorum… Yani isterim.
Kayınvalidem neye benziyor onu
bile bilmiyorum. Geçen gün kız
arkadaşlarımla yemekteyken bana
onu sordular. Ne diyeceğimi
bilemedim.”
“Anladım…” Kapı açılınca, sustu.
Rezzan Hanım elinde bir fincan
kahveyle içeri girdi. Genç adam o
çıkıncaya kadar bekledi. Sonra
döndü. “Önümüzdeki haftalarda
bana söylersen seni de yanımda
götürürüm. Doğrusu o da seni
yakından görmek istiyordu.
Gelininin resimleri gördü tabii ama
daha yakından görmek istiyormuş.
Senin resimlerindeki kadar soğuk
olmadığını söyledim de…”
Yüzünde keyifli bir gülümseme
vardı.
Ebru dudaklarını sıktı. “Beni
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
