ne dersen? Sen ne istersen?
İstersen baştan başlayalım… Yeni
tanışmış gibi… Bir süre flört
edelim. Sinemaya, konsere falan
gideriz. Ne dersin? İstemediğin
hiçbir şey yapmayız…”
Dalgınca “Seks yok…” diye
mırıldandı. Bu düşünce birden
midesini bulandırmıştı.
Adam derin bir nefes aldı. “Evet…
yok! Ama ne olur fazla sürmesin!
Sana dayanamıyorum… Sana her
bakışımda kollarıma alıp çılgınca
sevmek istiyorum…”
“Ben…” Dudaklarının ucunu yaladı.
O kollara sığınmak nasıl olurdu?
Bir başka erkeğin verdiği etkiyi
verir miydi? “…Korkarım şu anda
daha yakın olamam. Yeniden
denemek istiyorsan?.. Kabul…
Ama sadece arkadaşça… Başka bir
şey yok! Ben hazır oluncaya
kadar!”
Adam bir zafer kazanmış gibi
gülümsedi. Gözleri parlamıştı.
Yakışıklı yüzü aydınlanmıştı. Bu da
yeterdi ona… Ebru gözüne artık
daha kadınsı gözüküyordu.
Bakışları bile değişmiş gibiydi.
Onun arzu dolu dudaklarına baktı.
O güzel kıvrımlı dudaklar bir
erkeği çıldırtabilirdi. Onu yine
kollarına almak ve güzel
göğüslerine dokunmak için
sabırsızlanıyordu. Genç kadını
yakında yatağını paylaşmaya ikna
edeceğine emindi. Ne de olsa bunu
elde etmesine ramak kalmıştı.
“Anlaştık… Lise öğrencisi gibi
romantik olacağım…” diye söz
verdi. Fakat fazla beklemeye de
niyeti yoktu. Daha evvel hiçbir
kadını onu istediği kadar
istememişti.
Ebru da hafifçe gülümsedi. Çok
yakışıklı ve çekici olduğunu kabul
etmek gerekiyordu. Hangi kadın
olsa bu erkeğe dayanmakta
zorlanırdı. Yeniden elini tutup
baygın baygın gözlerine bakmasına
sesini çıkarmadı. Etraftaki
kadınların nasıl kıskançlıkla
kendisine ve açık bir beğeniyle
Yakup’a baktıklarını görebiliyordu.
Bakışlarını yeniden balığına çevirdi.
“Madem… barış sağladık!” dedi
usulca. “Balığımı yiyebilir miyim?”
Adam gülümseyerek elini bırakınca
çatalına uzadı. Birkaç lokma taze
balıktan yedikten sonra aklına yine
Çeşme’de, bir teknenin üzerinde
yediği balık geldi. Bu balık da onun
kadar güzel sayılırdı. Ve… Şu
karşısındaki adam da o
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
