cevap
alamayacağını biliyordu.
Dudaklarını sıktı. Üzgündü…
“Kimi beklediğini söylersen… belki
yardımcı olabilirim?..” dedi güzel
bir ses hemen arkasından…
Ebru’nun tüyleri diken diken oldu.
Bulunduğu yerde donup kaldı.
Fakat kalbi bir anda deli gibi
atmaya başlamıştı. Bu sesi…
nerede olsa tanırdı. Yine de çok
zaman geçmişti. Ya o değilse?
Gecenin soğuğunu bile unuttu.
Arkasına dönmeye korkuyordu. Bir
başkasını görmeye korkuyordu.
Dudaklarını ısırdı. Kendisini
toparlayıp gözlerindeki ışığı
söndürdü. En azından buna çaba
gösterdi. Belirsiz bir nefes alıp
yavaşça döndü.
Evet… İşte! Gerçekten oydu!
Rahatça kapının çerçevesine
yaslanmıştı. Onun varlığıyla Ebru
kendisini küçücük hissetti.
Kollarıyla kendi bedenini sardı ve
titremesini gizlemeye çalıştı.
Oh…! Ne kadar da değişmişti?
Gözleriyle adeta adamı emdi. Siyah
bir takım elbise vardı üzerinde.
Saçları daha bakımlıydı ve iyice
kısaltılmıştı. Hâlâ gece gibi siyahtı.
Beyaz gömleği ve kırmızı çizgili
kravatı ile o kadar yakışıklıydı ve
farklıydı ki! Çok değişmişti. Onun
yanından geçse bile onu asla
tanıyamazdı. İlk kez bu kadar ciddi
bir kıyafetle onu görüyordu. İşsiz
güçsüz bir adamdan ziyade kentin
en gözde beyefendisi gibi
duruyordu. Yanıcı gri gözleri yine
sevimli bir şekilde gülüyordu. Son
olarak kendisini ateşler içinde
bırakan erkeksi dudaklarını süzdü.
“Özel birisini değil…” dedi soğuk
bir sesle onun sorusuna cevap
olarak!
“O halde o ben olabilirim?..” dedi
genç adam her zamanki
alaycılığıyla. “Ben de özel birisi
değilim! Öyle değil mi?” Doğrulup
ağır ağır yanaştı.
Selim de onu süzüyordu. Genç
kadın Selim’in aklında kaldığından
bile güzeldi. Her zamanki gibi
saçlarını sıkıcı bir şekilde
toplayacağına omuzlarına salmıştı.
Gece ışığında pırıl pırıl parlıyordu.
O güzel bal rengi gözler garip bir
ifadeyle kendisine bakıyordu.
İçinde bir ışık… seviştikleri zaman
gördüğü bir parıltı vardı. Belki de
lokantanın ışığı yansıyordu güzel
gözlerinde? Çok belli
<< 1 ... 6 7 [8] 9 10 ... 25 >>
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
