çekip
almıştı. Şimdi güzel saçları pırıltılar
saçarak omuzlarına dökülmüştü.
Adam hayran hayran parmaklarını
onlarda gezdirdi. Cevap vermeye
tenezzül bile etmemişti. Acele
etmeden dolgun, kırmızı
dudaklarına eğilince Ebru bu sefer
yalvarırcasına mırıldandı.
“Selim?..” Onun kendisini
dinlediğinden kuşkuluydu.
Gözlerini yumarken, dudaklarını
araladı. Titreyerek bu öpüşe
karşılık verdi. Yeni öpüşen küçük
bir kız gibi çekinik, ürkekti.
Ağzının üzerinde gezinen
dudakların tadını algılamaya
başlayınca, çaresizce ona sokuldu.
Birbirlerine sarılmadan, sadece
dudakları kavuşmuş bir halde
ayakta duruyorlardı.
Genç kadın sonunda dayanamadı.
Damarlarında hızla akan kan
yüzünden, beyni de zonklamaya
başlamıştı. Doğru düzgün
düşünemiyordu. Ellerini genç
adamın ceketinin önünden içeriye
soktu. Avuçlarıyla ince gömleği
altındaki kasları hissederek
yukarıya tırmandı ve omuzlarına
sarıldı. Ateşlenmeye başlayan
bedenini ona iyice yaslarken,
öpüşüne arzuyla karşılık verdi. İri
eller kalçalarını kavrayınca, zevkle
kasıldı.
“Bi… Birisi gelecek…” dedi
zorlukla. Dudakları hâlâ adamın
ağzının üzerindeydi ve kendisini
delirmiş gibi hissediyordu.
“Buradan gidelim o halde!” diye
emretti adam.
“Hayır… Ya… yapamam! Anlasana!
Sevişemeyiz…”
“O sana evlenme teklif etti mi?”
diye arzulu bir sesle sordu Selim.
Dudakları genç kadını ağzının
üzerinde, kıyılarında küçük
darbelerle geziniyordu. Neredeyse
onun düşünmesini engelliyordu.
“Hayır… Ama?” İri eller eteğini
yukarıya çekmiş ve utanmazca iç
çamaşırını zorlamaya başlamıştı. O
böyle yapınca düşünmek çok
zordu. Haftalarca, aylarca bu
adamın kendisi üzerindeki cinsel
etkisini görmezden gelmişti. İki el
birden iç çamaşırının içine girip
çıplak kalçalarını kavrayınca
yutkundu. O böyle kalçalarını tutup
çektiği zaman genellikle içinde
adamın bir parçası olurdu ve
zevkle inlerdi. Onun sertleşmiş
organını yine içinde hissetme
arzusuyla doluydu. Dudaklarını
uzattı. Onun dilini
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
