bilmiyoruz. Ben…
kızmayın ama… geçen hafta ondan
öz geçmiş istemiştim. Normal bir
prosedür demiştim. Fazla bir şey
doldurmamış. Bilinen şeyler… Tek
ilgimizi çeken Bilkent mezunu
olması… Referans olarak hiçbir şey
doldurmamış. Fakat en az üç dil
bildiğini söyleyebilirim. İngilizcesi
mükemmel… Bu hafta bizi ziyaret
eden Rus iş adamlarıyla gayet
güzel Rusça konuşuyordu. Gizlice
bir kenarda tabii… Tercüman
kullanmadan? Önümüzdeki hafta
da kendisi ve iki yardımcısı
Moskova’ya gidiyorlar. Üç günlük
bir gezi ama sanırım iyi bir işi
kaptılar…”
Ebru sinirle koltuğuna yaslandı.
“Lanet olsun!” Gözlerini Kemal
Bey’e çevirdi. Sonra utandı. Bunu
yüksek sesle mi söylemişti?
“Kemal Bey… Siz şimdi hiçbir
sorun olmadığından eminsiniz,
değil mi?”
“Kesinlikle… Üstelik benim hiçbir
yardımım olmadan… Kocanız bir
pazarlama dehası… Şimdiden
piyasadaki payımızı yüzde on beş
arttırdık. Daha bir ay oldu…”
“Üç hafta…” diye mırıldanarak
düzeltti Ebru. Kafası karışmıştı. Bu
adam madem bu kadar dahiydi,
neden daha evvel iyi bir işe
girmemişti? Bir de onu inşaat işçisi
sanmıştı.
“Bu Rusya işi olursa, bu seneki tüm
giderlerimizi karşılarız. Geri kalan
işlerimizin tamamı kâr olur. Geçen
seneki Kore işinden bile büyük bir
iş bu…”
“Bir Rus grubun geldiğini
biliyorum ama… Neden haberim
yok?”
“Sürpriz olsun istemişti. Bir de tüm
ekip çok planlı ve gizli çalışıyor.
Diğer bölümlerin hiç birinin
haberleri olduğunu sanmıyorum.
Zaten Moskova işi bu gün
kesinleşti. Ama böyle giderse
fabrikanın çalışma kapasitesini
arttırmamız gerekecek. Yeniden
gece mesaisine dönebiliriz…”
“Şimdi bunların hepsi üç hafta
önce işe aldığımız birisi sayesinde
mi oldu?” diye gülümsedi Ebru
birden. Endişeleri dağılmıştı.
“Doğruyu söylemek gerekirse
başta… yanlış yaptığınızı
düşünmüştüm… Ne bileyim… Film
yıldızı gibi birisiydi… Konuya
hakim değil gibiydi… Akşama
kadar çay içip oyalanacak bir
şeyler bulur zannetmiştim. Mesai
saati içinde bir dakika
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
