Neden?”
“Öncelikle… Neden seviştiğimizi
bilmiyorum… Seni tanımıyorum
bile! Ne soyadını biliyorum?.. Ne
nerede yaşadığını? Sadece bir kız
kardeşin olduğunu biliyorum…”
“Hımm… Bir de annem var. Birkaç
ufak tefek rahatsızlığı var ama
genelde iyi sayılır. Zaman zaman
kız kardeşimin yanına gider. Ama
kendi evi var. Ben hafta sonları
onu ziyaret etmeye çalışırım.
İlaçlarını falan kontrol ederim. Bir
de amcam ve iki kuzenim var…
Onlar Çeşme’deler…”
“Sen nerede yaşıyorsun?”
“Orada burada işte! Bu ara
İzmir’de…”
“Soyadın ne?”
“Demirkan…”
“Selim Demirkan…” Genç kadın
gülümsedi. “Fena değilmiş!”
Adam isteksizce dudaklarını pembe
uçlardan ayırıp pırıltılı gözlerle
Ebru’ya baktı. “Ne o? Benimle
evlenmeyi mi düşünüyorsun
yoksa?”
“Saçmalama!” Farkında olmadan iç
çekti. “Hem sen bana evlenme bile
teklif etmedin? Bunun için önce
dizlerinin üstüne çöküp evlenme
teklif etmen lazım!”
Genç adamın gözleri bulutlandı.
Ebru onun geniş alnına dökülen
uzun siyah saçları hafifçe kenara
çekti. İnce parmakları kalın telleri
okşadı. Ona karşı hislerini
anlayamıyordu. Şu anda bu adamı
yüreğine sokacak kadar sıkıca
kendisine çekip sarmalayabilirdi.
Ona karşı öylesine yoğun bir duygu
duyuyordu ki, adlandırmakta bile
zorlanıyordu. Tek bildiği onun
kollarında çok mutlu, huzurlu
olduğuydu. Sadece seks yapmaktan
farklı bir şeydi bu…
“Her halde bu imkânsızdır?
Evlenme teklifini dizlerimin
üstünde yapsam bile benimle
evlenmezsin, öyle değil mi? Ben
sana göre değilim!” diye mırıldandı
Selim.
Genç kadın ağlama hissiyle doldu.
Ne istiyordu? Evlilik mi? Hayır…
Kesinlikle hayır… Onunla
evlenemezdi. Sadece seks için
olmazdı. O işsiz güçsüz yaşamaya
alışmış bir adamdı. Sosyal yapıları
birbirinden çok farklıydı. Onu
hiçbir arkadaşına, dostuna
tanıtamazdı. Hem o utanırdı hem
de kendisi… Ama ya çocuk?..
Güzel esmer bir çocuk… Belki bir
oğlan… Babası gibi gülen, uzun
boylu, yakışıklı… Bu gece de
korunmamışlardı ama Ebru hamile
kalamayacağını
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
