bulacaktı. Arada sırada bile olsa
görecekti. Sevişmeyeceklerdi
elbette ama onu görmek
istediğinden emindi. Altı aydır
çektiği sıkıntıyı yeniden
çekemezdi. Bu yüzden ne yapıp
edip onu yanında bir yere
yerleştirmeyi planlamıştı. Belki
koruma… Belki şoför… Ne olursa…
Şimdi hepsi boştu. Terk edilmişti
bir kere!
Sabah kadar gözünü yummadı.
Çıplak bedenini ince çarşafla
sarmıştı. Gözyaşları sessizce
yanaklarından dökülüyordu.
Duygularını anlayamıyordu. Neden
ağladığını ise hiç bilmiyordu. Elinde
tuttuğu mendiller de sırılsıklam
olmuştu.
Kapısı çaldığında irkildi. Gözü önce
kapıya sonra saate döndü. “Ebru?”
diyordu kapı arkasından Rezzan
Hanım. Saat çoktan sekiz olmuştu.
Farkında bile değildi. Bu saatte
kahvaltısını etmeye aşağıya inerdi.
Sekiz buçukta da iş yerine varmış
olurdu. Sesini çıkarmayınca kapı
usulca aralandı. Rezzan Hanım’ın
başı aralıktan gözüktü.
“Uyanamadın mı?” diye sordu.
Ebru cevap vermedi. Bunun
üzerine kadın içeriye girdi. “İyi
misin? Hasta falan değilsin ya?”
Gözlerinde endişe vardı.
“İyiyim…” diye fısıldadı Ebru.
Rezzan Hanım yatağa iyice
yanaşmıştı. Genç kadının
ağlamaktan kızarmış yüzüne,
uykusuzluktan çökmüş gözlerinin
altına baktı. İnce çarşafın altında
çıplak olduğunu da hemen fark
etmişti.
“Ne oldu sana bebeğim?” diye
kadın içtenlikle sordu. Yanına
oturup elini yumuşakça tutmuştu.
“Hasta değilim diyorsun ama
perişan gözüküyorsun? Geceniz iyi
geçmedi mi? Bana iyiymiş gibi
gelmişti?”
Ebru hâlâ gözlerinde yaş olmasına
akıl erdiremiyordu. Bir damla daha
yanağından süzülüp çenesine
inmişti. Oysa sabaha kadar
gözyaşları çoktan kurumuş
olmalıydı. “Gitti…” diye fısıldadı.
“Biliyorum… Bahçede arabası
yok… Niye üzülüyorsun ki? Yine
görürsün!” Ebru’yu ilk kez böyle
görüyordu. Elinde büyümüş olan
bu güzel kadının ağladığına daha
önce hiç şahit olmamıştı. Küçükken
düşüp bir yerini incittiğinde bile
ağlamazdı. Çok hırslanıp sinirine
yenik düştüğünde bile kendisini
tutardı. Şimdi ise çocuk
<< 1 ... 6 7 [8] 9 10 ... 17 >>
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
