dudaklarını
kurtardı.
“Yakup… Bırak beni… Lütfen!
Ben…” Yalvarmak istemiyordu
ama gerekirse yapardı. “Yakup ben
hamileyim… Bırak beni!
İstemiyorum!”
O sırada kapının açılışını duydular…
Yakup dudaklarını iyice geri çekip
başını çevirdi. Ebru da çevirip
baktı. Kalbi buz gibi olmuştu. Kim
gelmişti ki? Odasına kapıyı
çalmadan kimse giremezdi. Belki
de çalmıştı da duymamışlardı?
Sonra o heybetli geniş omuzları ve
garip bir şekilde bakan gri gözleri
gördü. Bunu… Bunu
beklemiyordu… Herkes olurdu ama
o… olamazdı…! Kendilerini bu
halde göremezdi! Yanlış
anlayacaktı! Neden şimdi? Neden
bir dakika sonra değil?
Gerçekten de kapının ağzında
donup kalan kocasını görmeyi hiç
beklemiyordu…
Genç adam yavaşça kapıyı ardından
kapatıp, kısılmış gözlerle ikisini
süzdü. Yüzünden fazla bir şey
anlamak mümkün değildi. Gözleri
hâlâ karısının belinden tutmuş olan
ve salmayan iri ellere kaydı. Ebru
hemen elleriyle Yakup’u iterek
uzaklaştı. Nasıl bir manzara
olduğunu gayet iyi anlıyordu.
İçinde inanılmaz bir sızı başlamıştı.
“Ne istiyorsun?” dedi Yakup kibirli
bir sertlikle. “Burada işimiz
olduğunu görmüyor musun? Sen
burada fazlasın!”
Selim yavaşça odanın ortasına
yanaştı. Kaşları çatılıydı. Yakup’a
hiç aldırmadı. Onu bir an ters ters
süzdükten sonra karısına baktı.
“Demek fazlayım?” diye donukça
mırıldandı. “Ebru?.. Öyle miyim
sence? Ne diyor bu kurbağa?”
diye sordu sonra karısına. Sesinde
hiç de korkmuş bir hal yoktu.
“Oynadığınız oyunla beni hiç
kandıramadınız…” dedi Yakup!
“Ebru benimdir ve her zaman da
öyle olacak! Evli kalabilirsiniz…
Onunla yatabilirsin de! Ama o
benim…”
“Ben kimsenin malı değilim!” diye
bağırdı Ebru. “Ne hakla böyle
konuşabilirsin? Sen beni aldattın…
Hem de iki kere! Belki de
bilmediğim kaç kere! Şimdi de
gelip evliliğime karışamazsın!”
Selim’in gözlerindeki bir şey
Ebru’yu o kadar rahatsız ediyordu
ki, dikkatini kocasına verdi. Genç
adam çok sakin durmasına rağmen,
gözleri yanıyordu. Hem
<< 1 ... 4 5 [6] 7 8 ... 20 >>
»Sizden Gelenler
»Oxu zalına keç
